Yemek faslına geçmeden, şunu kayda geçirmek gerekiyor; onların hikâyesi hemen hiç yazılmadı. Nazi mezaliminden sonra sığınacakları bir İsrail’leri olmadı. Almanca tabiriyle hâlâ haymatlos onlar. Hitler’in soykırımına uğrayan Romanları kastediyorum. Toplama kamplarından kurtulan ama sevdiklerini gaz odalarında kaybeden Romanlardan; hâlâ sınır ötelerine savrulan Romanlardan bahsediyorum.


Benim için edebi güzellikte olduğundan “Çingene” de diyebilirim. Bazı yerlere oturmaz çünkü Roman. Yine de Notre Dame’ın Kamburu’nda Esmeralda’ya Çingene güzeli yerine Roman güzeli diyebilirsiniz, olmadı Strauss’un Çingene Baronu’nu da sahnelemezsiniz. Ama Bedri Rahmi’nin o muhteşem dizesinden “Çingenem”i sökemezsiniz. “Karadutum, çatal karam”ı öylece biçare bırakamazsınız.


Fakat Romanlar, Çingene lafını işitmek istemiyor. Köklerine tamamen yabancı o sıfat altında çok eziyet çektiler. Avrupa hiç istemedi, ezdi, sürdü, hor gördü. Kıtadaki toplam nüfusları 3milyonken, Hitler’in toplama kamplarında soykırıma uğradılar.


“Kayda geçirmek gerekiyor” dedik ya; kayıtlarda ölen ve kalanları bile belli değil. İkinci Dünya Savaşı’nda katledilen Çingene sayısı kimi kaynağa göre 200 bin, kimine göre 1.5milyon. Almanya Çingene soykırımını 1982 yılında kabul etti. Geçen yıl bir de anıt dikti Berlin’de kurbanların anısına. Böylece hesaplaştı geçmişiyle.


Soykırımın kabulü ve 30 yıl sonra gelen anıt, Roman insan hakları hareketinin başarısıydı. O hareket şimdi “Sinti ve RomaMerkez Konseyi” örgütlenmesinde temsil ediliyor ve etnik ayrımcılığa karşı mücadele sürüyor. Mücadele alanlarından biri de, Almanca’ya tamamen yabancı, Bizans kaynaklı “Zigeuner-Çingene” tanımı. Hedef; kelimenin kökünü kazımak.


"Derdiniz sos olsun"

Hannover’deki Sinti ve Roma Forumu da geçenlerde, sos üreten gıda şirketleriyle masaya oturdu ve “Çingene sosu (Zigeunersauce) adını kaldırın artık” dedi. Çünkü bu etiket düpedüz etnik ayrımcılığın ürünüydü. Domates, biber, soğan, sirke ve beyaz şarapla yapılıp kuzu pirzoladan rozbife et yemekleri yanında servis edilen bir sos çeşidine “Çingene” demenin alemi yoktu. Biber sosu olabilirdi pekâlâ. Şirketler, “Asırlık geleneği nasıl bir günde değiştiririz” diye cevap verdiler.


Onlarca çeşit arasında bu sosun varlığının farkında bile olmayan Alman medyası ise biraz şaşırdı. Sakil yazılar çıktı. “Memleketin başka sorunu mu kalmadı, siz bir de dil polisimi kesildiniz?”, “Derdiniz sos olsun. Romanya, Macaristan, Skovakya ve Fransa’dan sizleri sürüyor, hatta öldürüyorlar...” gibi yazılar. Sosun o isimle kalmış olması şaşırtıcıydı, çünkü Çingene Schnitzel’i hanidir “Balkan Schnitzel”i adı altında servis ediliyordu. Aslında bu da biraz tuhaftı. “Balkan” kavramı da 90’ların ortalarından bu yana “etnik temizlikle” özdeş hal aldığından, Almanya’daki çoğu Balkan lokantası “Hırvat lokantası” olup çıkmıştı. Eski Yugoslavya’nın neresinden olursa olsun; Hırvat lokantası.


Böylece Almanya gastronominin bilinçaltındaki ırkçı dürtüleri tartışmaya başladı. Çünkü “Çingene sosu”ndan beteri de vardı;mesela “Mohrenkopf”. Fransızca “Tete de Negre”den gelen bu tatlı çörek çeşidi bildiğin “zenci kafası” anlamında. Hatta bazı çeşitleri renkli şekerlemeyle kaş-göz-ağız çizilmiş siyah adam başı, doğrudan. Bizim“Alman pastası” dediğimiz, kremalı çöreğin Almanya’nın bazı yörelerindeki adı da “Kameruner”. Almanya’nın kuzeydoğu cihetinde hiç Kamerunlu yaşamadığından, itiraz eden de yok.


Tabii itiraz edilmemesi, o adı sürdürmeyi meşru kılmıyor. Bizim Çingene palamudu gibi. TDK sözlüğüne göre palamut balığının eti lezzetli olan küçüğüne deniyor Çingene palamudu. Çingene pavuryası da var, yengecin küçüğü. Bu kavramlar raflarda etiketli etiketli dizilmediği için dikkat çekmiyor ama dilde yerini koruyor. Kadınbudu köfte, dilberdudağı, hanımgöbeği de yerlerini başka isimlere terk etmiş değil. Bunlar da cinsiyet ayrımcılığının ürünü. Çingene palamudu bir yana, sözlüğe bakarken beterine de rastladım. Kelime şuydu: “Çingeneleşmek”, açıklaması ise “Çingene gibi davranmak”. Ne demekmiş o şekil davranmak, kesinlikle izaha muhtaç. Suç TDK’da mı, yoksa eşek arısı sokasıca dilimizde mi? “Gâvur ölüsü” gibi ucube kavramları dilimize yerleştiren kültürümüzde mi?


Haber: Ayşe Özek Karasu


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.