Ressam ve grafik tasarımcı Yılmaz Aysan, Afişe Çıkmak adlı kitabında müthiş bir arşiv çalışması gerçekleştirdi. 1960’lar ve 70’lerde solun dünyayı değiştirme potansiyelini hatırlatan bu belge kitap, Aysan’ın tutkulu belgeleme çalışmasının ürünü.


Türkiye’de solun 1960-80 arasındaki macerasını broşürlerle, tiyatro, konser, eylemafişleriyle, kitap, dergi ve albüm kapaklarıyla anlatan Afişe Çıkmak adlı kitabın sayfalarını karıştırırken, o dönemde siyasi mücadelenin hayatın her alanına yayılışına tanıklık ediyoruz. Aysan’a kitabının resmettiği dinamik siyasi atmosferi bugünden nasıl değerlendirdiğini sorunca, “O yıllarda neredeyse her birey politize olmuştu. Özellikle de kentlerde, öğrenci nüfusunun, sanayinin yoğun olduğu bölgelerde” diyor. “Politika gündelik hayatın tamiçindeydi. Bugün pek öyle değil, gençler politikaya uzak duruyor. Bu da aslında politikanın ve solun gözden düşürülmesi için yürütülen baskıların sonucu...”


Siyasimücadelenin 1960’lar ve 70’lerdemutlaka sanatla, kültürle, fikir üretimiyle el ele yürümesini nasıl yorumluyorsunuz?

Politik aktivizmle sanat uyumludur. Birbirlerine destek olurlar. NâzımHikmet’i, Abidin Dino’yu düşünün... Her ikisi de ressam, şair, yazar ve aktivistti. Aslında o dönemin çoğu önde gelen yazarı, şairi, ressamı, tiyatrocusu, sinemacısı, yani entelektüelleri şu veya bu şekilde politik eylemciydi, hepsinin solla organik bağı vardı. 1976’da bir sanatçı derneği, DİSK yararına bir dayanışma sergisi düzenleyebiliyor, dahası bu sergiye dönemin bütün tanınmış ressamları, heykeltıraşları, seramikçileri eserleriyle katılabiliyordu. Sizce bugün böyle bir şey olabilir mi?


12 Eylül’de çok şey son buldu”

1960’lardan başlamanızın sebebi ne?

1963-80 arası benimyakından tanık olduğumbir dönem. Sosyal, kültürel bir canlılığın, yaratıcılık patlamasının yaşandığı yıllar... Bu döneme dair belgeleri toplamak gerekiyordu, zaten her şey hızla yok oluyordu. Ayrıca tanıkların söyleyeceklerini de onlar henüz hayattayken belgelemek istedim.


Neden 1980’de bitiyor kitap? 12 Eylül sonrasında solunmücadelesi de aynı canlılık ve enerjiyle devamedemediği için mi?

12 Eylül 1980 pek çok şeyin son bulduğu önemli bir tarih. Eldeki belgeleri hafızalardan silmek istiyorlardı, bu sebeple ya yok ettiler ya da itibarsızlaştırdılar. O yıllar hafızalarda çatışmalı, karanlık bir dönemolarak kalsın, ortalıkta “İyi ki kurtulduk” havası essin istediler. Oysa hemyaratıcı bir atmosfer vardı, hemde sosyal olarak çok canlı zamanlar yaşanıyordu; hayat acılardan ibaret değildi. Bütün bunları belgelemek için kitabımda dönemin siyasi propagandanın yanı sıra sanata, kültüre, kutlama toplantılarına ve sergilere de yer vererek her şeyin nasıl organik bir bütünlük taşıdığını göstermeye çalıştım. 12 Eylül sonrasını başka bir çalışmada ele alacağım.


Kazandılar, kaybettiler ama umutlarını yitirmediler”

İletişim Yayınları’nın 30’uncu kuruluş yılı sebebiyle çıkan 492 sayfalık özel tasarım kitapta birçok yazar, çizer ve grafiker, afiş, kapak, desen, fotoğraf ve amblemlerin hikâyelerini anlatıyor. Hayatta olanlar röportajlarda, hayatta olmayanlarsa geride bıraktıkları eserlerle. Yılmaz Aysan bunu şöyle anlatıyor...


“O dönemin nefretle değil, keyifle hatırlanması dikkat çekici. Bazıları sadece politik iletişime odaklanmıyor, piyasaya da iş yapıyordu. Bazılarıysa kuvvetli politik aktivist kimlikli insanlardı. Hem politikanın içindeydiler, hem de tasarımla ilgileniyor, afiş, grafik falan yapıyorlardı. Politik sanat yapan yahut sanatı politikleştirmeyi deneyenler de vardı.”


Hangi kelimelerle ifade edilmeye çalışılırsa çalışılsın, o dönemde üretmiş insanların temel talepleri eşitlik, özgürlük ve kardeşlikti. Bunlar sadece ülkemizde değil, tüm dünyada, gelişmiş ülkelerde bile hâlâ çok sıcak kalabilmiş fikirler. Hele 1963-80 arasında, bu fikirlerin ifade edilme hürriyeti de çok tazeydi. “Soğuk savaş”ın hemen ardından kendini “sol” içinde gören insan toplulukları, biraz döke saça da olsa bu dönemi olanca canlılığıyla yaşadılar; kazandılar, kaybettiler, ezildiler ama umutlarını yitirmediler... Kitapta işte bu deneyimin izlerini bulacak, ortak belleğimizi birinci elden, belgelerden göreceksiniz.”


Röportaj: Gülenay Börekçi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.