Milano’da moda tasarımı okumaya gittiğinde önce risotto pişirmeyi öğrenmiş İrem Tanman. Sonra da bu tasarım şehrinde yaşayan tasarımcıların, fotoğrafçıların ve sanatçıların odalarını merak etmiş. Başlarda insanların odalarında nasıl vakit geçirdiklerini, nelerle uğraştıklarını, neler tasarladıklarını fotoğraflamanın ilginç olabileceğini düşünmüş. Fotoğrafları çekmeye başlayınca odayla sınırlı kalmayıp objektifini tüm eve çevirmiş. Şimdi, o sıradışı evlerin fotoğraflarını “o-d-a” adını verdiği bloğunda paylaşıyor. Risottodan sonra öğrendiği yemeklerin fotoğraflarına da zaman zaman yer veriyor. Aslında “oda,” klasik tarzda bir dekorasyon bloğu olmanın ötesinde farklı kişilerin iç dünyasına girip onların yaşamındaki saklı köşeleri keşfetmeye çalışan bir blog. Genç tasarımcı, “Bir evin dekorasyonu, kişinin müzik zevkinden boş vakitlerini nasıl geçirdiğine, nelerden ilham aldığına kadar onun hakkında herşeyi söylüyor. Ger çek kimliğini yansıtıyor” diyor. Tanman’ın fotoğrafladığı evler, 20’nci yüzyılın önemli mobilya tasarımcılarından biri olarak gösterilen Vladimir Kagan’ın dediği gibi “geçmişin kopyalarını yapmadan, yaşadığı dönemi yorumlayan” tarzdaki evler. Klasik dekorasyon anlayışıyla döşenen evleriyse fotoğraflamaya değer görmüyor. Zanaatın, el işinin çok daha fazla değer gördüğü geçmişe gıptayla bakan Tanman’ın, ince el işçiliğiyle yapılmış mobilya ve aksesuvarların süslediği evlereyse ayrı bir merakı var.




Sahibini yansıtan evler


“Kişi eviyle birlikte kendini de dekore eder mi” sorumuza ise Tanman, “Kesinlikle” diyor. “Giydiğimiz herhangi bir giysi o güne ait ruh halimizi yansıtırken, evimiz tüm yaşamımızın aynası. Ev sahibinin içsel yolculuğu, yaşamındaki değişimler, mutluluklar hiç kuşkusuz evinin dekorasyonuna da yansıyor. Tüm bunlar yaşam bütününün küçük parçaları. Hepsi bir araya geldiğinde o kişinin dünyası ortaya çıkıyor.” “Oda”daki en ilginç evlerden biri yine Milano’da yaşayan Samra Zeller’inki. Evi gibi Samra da şahsına münhasır bir isim, farklı, hoş ve seksi... Tanman, Samra’nın evini şöyle anlatıyor: “Samra’nın duruşu ve zevkleri birçok kişiden farklı, bu yüzden evin de fotoğraf çekerken çok keyif aldım. Evi de tamamen onu yansıtıyor, her detayda onun zevkinin imzası var. Her han gi bir sak sı ya da bir yastık kılıfı bile onun kimliğini çok güzel özetliyor. Biraz parizyen, biraz huzursuz, biraz rock...” Bloğunda yaratıcı kişileri ağırlamanın asıl mesleği olan moda tasarımcılığına da ilham kaynağı olduğunu savunan İrem Tanman’ın ufkunu açan evlerden biri de fotoğrafçı Guido Taroni’nin evi. Asırlardır sanatla iç içe Visconti Ailesi’nin soyundan gelen, büyük dedesi İtalya’nın en önemli yönetmenlerinden Luchino Visconti’nin torunu olan Taroni’nin evindeki eşyaların çoğu, ailesinden kalan parçalar. Bu evi büyük bir zevkle fotoğraflayan Tanman “24 yaşında fakat çok ince zevkleri var” dediği genç fotoğraf sanatçısı için şunları ekliyor: “Bu yaşta operaya bu kadar tutkulu olmak çok rastlanan bir şey değil. 22 yaşında ikinci sergisini yaptığında büyük büyük babaannesinin Como’da bulunan evinde, sandık aralarından çıkan elbiselerinden etkileniyor, balkonda rüzgârda uçuşan elbiseler Guido’nun sergisi için ilham kaynağı oluyor.”




‘Dekoratörlerin döşediği evler mutsuz’


Sanatçıların, fotoğrafçıların evlerini çekiyorsunuz. Dekorasyon nereye doğru gidiyor? İnsanlar tek bir trende bağlı kalmaktansa eskiyi ve yeniyi birlikte kullanmaya başladı. Önemli olan değişik objeleri nasıl bir araya getirdiğin. Dekorasyon alışverişinde en çok, Milano’da her ayın son pazarı kurulan antika pazarını seviyorum. Başkalarıyla yaşamış ama şimdi bizlerin evlerine girmek için dört gözle bekleyen o kadar güzel objeler, aksesuvarlar var ki... Evime minik bir tabakla ya da bazen büyük bir hayalle dönebiliyorum. Kişiselleştirmek sizin için önemli. Bu konuda önerileriniz nedir? Trendlerden uzak kalarak bu mümkün. Moda olan bir şeyi almaktansa, başkalarında olmayan fakat kendi zevkini yansıtan objeleri aramak gerek. Beni heyecanlandıran eşyaların ev sahibiyle bütünleşmesi... İçmimarların, dekoratörlerin döşediği ve sahibinin hiçbir dokunuşu olmayan evleri çok mutsuz buluyorum. Bu evlerin sahibiyle ilişkisi çelişkili, adeta uyumsuz aksesuvarlar gibi oluyor. ‘




"Ayakkabılar da bir aksesuar"


Louis Vuitton İtalya’nın Basın İlişkileri Müdürü Giaseppe Sperandio gibi o da ayakkabıların hatta giysilerin aksesuar gibi sergilenebileceğini düşünüyor. “O kadar güzeller ki, kutuların içine hapsedilmemeliler. Lakin sadece ayakkabılar değil, bazı kıyafetler de duvara asılabilecek kadar hayranlık uyandırabiliyor. Neden duvara sadece tablo asılsın ki? Ayakkabılar ve giysiler de kimliğimiz hakkında küçük ipuçları vermiyor mu?”





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.