Sabah alarmınız çaldı ve uyandınız, işe gitme vaktiniz geldi. Ancak bırakın işe gitmeyi yataktan bile kalkmak istemiyorsunuz, oysa ki tatil günlerinde alarmınız çalmadan çoktan kalkmış ve güne başlamış oluyordunuz. Dikkat edin çünkü İngilizce’de yanıp tükenmek anlamına gelen “burnout syndrome” olarak adlandırılan tükenmişlik sendromuna yakalanmış olabilirsiniz.




Günümüz yoğun iş dünyasının sorunlarından biri de tükenmişlik sendromu. Bu sendrom duygusal tükenme, kronik yorgunluk, bitkinlik hissi, huzursuzluk, psikoloji kökenli fiziksel hastalıklar, uyku düzeninde bozukluklar, yorgunluk, işe ve müşteriye karşı olumsuz tutum, işe gelmeme, kötümserlik, ilgisizlik ve depresyon gibi bileşenler içeren karmaşık bir sendrom olarak tanımlanıyor. İş temposunun her gün çeşitlenen iletişim olanaklarıyla hızlanması, bireylerin kariyer beklentilerinin ve şirketlerin çalışanlardan beklentilerinin artmasıyla ortaya çıkan, genellikle işle ilgili bir depresyon halini anlatan bir sendrom.




Zararı hem çalışana hem şirketlere


Tükenmişlik sendromu ve benzer stres kaynaklı sorunlar iş yerinde verimsizliğe, iş gücü kaybına sebep oluyor, Amerika’da bu kayıp, şirketlere yılda yaklaşık 300 milyar dolara mal oluyor. Ülkemizde de özellikle son yıllarda tükenmişlik sendromu yaygın hale geldi. Değişen iş kolları ve kent kültürüyle teknolojinin yaşama dahil olmasıyla bireyler daha fazla saat çalışıyorlar. Ülkemizdeki yaşam ve çalışma şartları da bu sendromda etkili oluyor. Özellikle yöneticilerin yetersizlikleri, ekonomik anlamda çalıştığının karşılığının alınamaması, özel hayata gereken önemin gösterilmemesi, egzersiz ve spor alışkanlığının olmaması ülkemizde bu sendromun oluşmasında etkili rol oynuyor. Çalışanlar bir süre sonra tükeniyor ve işte verimsizleşmeye, hatta işe gelememeye başlıyorlar.




Kangren gibi yayılıyor


NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu ve Psikolog Mustafa Çay, tükenmişlik sendromunu, kişinin enerjisini ve coşkusunu kaybetmesi şeklinde tanımlıyor. Çay, özellikle yoğun zihinsel aktivite gerektiren işlerde çalışan kişilerin, yaygın olarak tükenmişlik sendromu yaşadığına dikkat çekiyor. “Çoğunluk bu durumu sadece basit bir ‘iş stresi’ olarak tanımlıyor. Ancak tükenmişlik sendromu hem kişilerin özel yaşamında, hem de iş yaşamında ciddi tıkanmalara sebep oluyor” diyen Çay, bu durumun kurumlar için de çok ciddi bir tehlike sinyali anlamına geldiğini söylüyor. “Çalışanların enerjisi ve tutkusu yok olunca, şirket orta ve uzun vadede ciddi anlamda kan kaybedebilir. Bu öylesine sinsi bir hastalıktır ki, hemen fark edilip çözümlenmezse, bir zaman sonra bu durum bir kangrene dönüşebilir.”


Kadın çalışanlar daha çabuk atlatıyor


Sektör olarak tükenmişlik sendromunun yoğun olarak finans sektöründe rastlandığını belirten Çay, yöneticilerde ve sorumluluk gerektiren diğer kademelerde çalışan kişilerin tükenmişlik sendromuna daha yakın olduklarını söylüyor. Bu sendromun en çok karşılaşıldığı sektörler arasında özellikle sağlık, bankacılık, perakende sektörleri gibi çalışma saatleri daha uzun sektörler başta geliyor. Kişilik özelliklerinin önemli bir faktör olduğuna dikkat çeken Mustafa Çay, kırılgan, içe dönük, sessiz ve alıngan kişilerin, iş stresi de bunun üzerine eklenince, daha kolay bir biçimde tükenmişlik sendromuna yakalanabileceklerini vurguluyor. Ayrıca Çay şunları anlatıyor: “Kadınlar duygularını daha kolay dışa vurabildikleri için erkeklere göre biraz daha hafif sıyrıklarla atlatabiliyorlar. Erkekler çoğu sorunu kendi içlerinde çözmeye çalıştıklarından dolayı, daha kolay tükenebiliyorlar.”




İş ve özel yaşam dengesi korunmalı


Tükenmişlik sendromunu yenmek için, iş ve özel yaşam arasına çok güçlü bir çizgi çekmek ve bu çizgiyi korumak gerekiyor. Mustafa Çay, işteki problemler eve yansıdığında, evdeki sorunların da işe yansıyıp bu durumun böyle bir kısır döngü haline geldiğini belirtiyor ve ekliyor: “İşyerindeki problemler hemen anında ve hem fiili olarak hem de zihinsel olarak çözülmelidir. Eğer o problemi bir sonraki müşteriye, akşam eve, sabah tekrar işe getirirsek, bu bizi hızla tüketecektir.” Çalışanlar,


duygularını güçlendirecek ve iş dışında da yaşadıklarını hissettirecek birtakım faaliyetlere, hobilere, kişisel yeteneklerine yönelmeli ve bu iş stresini mesai saati dışına taşımamayı öğrenmeliler. Çok sıkıcı işler bile, daha renkli bir hale getirilebilir. Koşulları değiştirmek yerine, çalışanlar kendilerini koşullara göre uyarlayabilir. Bu noktada, birtakım ödüller, takım oyunları, yenilikçi ve katılımcı yönetim modelleri ve buna benzer çözümler düşünülebilir.


Neden ortaya çıkıyor?


İş hayatında tükenmişliğin çeşitli nedenleri bulunuyor. Bu nedenlerden en çok göze çarpanları şu şekilde sıralanıyor:





  • Kişilere ulaşamayacağı hedefler konması
  • Takdir görememe
  • Fazla iş yükü
  • Düşük motivasyonlu kişilerle çalışma
  • İşteki rollerin, görev tanımlarının belirsizliği
  • Kişinin karakteriyle yaptığı işin uyuşmaması
  • Sosyal desteğin az olması
  • Ücret adaletsizliği
  • İşe aşırı bağlanma


Çalışanlar ne yapabilir?


Tükenmişliği önleyebilmek için çalışanlar da aşağıdaki önerilere dikkat etmeli:





  • Kişi, gerektiğinde “hayır” demeyi bilmeli
  • Gerektiğinde her şeye ara vermeli
  • Gerçekçi hedefler koymalı
  • Sağlıklı yaşamalı

Sosyal hayat canlı tutulmalı ReliaStar Life Sigorta’nın Amerika’da yaptığı araştırma her 10 Amerikalı çalışanın 4’ünün iş yerlerinde yoğun stres yaşadıklarını ve tükenmişlik sendromunun da bu yaşanan stresin iki kat daha etkili hissedilmesine neden olduğunu ortaya koyuyor.




İşveren ne yapabilir?


“Şirketlere düşen görev, çalışanlarını verimli kılabilecek birtakım ödül, uygulama, eğitim, oyun gibi uygulamalar planlamak. Böylece çalışanlar, şirket için önemli olduklarını hissedecek ve sırf bu önemsenme duygusuyla bile verimliliklerini artırabilecekler” diyen Çay, ayrıca bireyin kendisini şirketin, grubun bir üyesi olarak hissetmesinin çok önemli olduğunu belirtiyor.




“Firmalar, çalışanlarını daha gerçekçi amaçlar benimsemeleri yönünde cesaretlendirmeli, çalışanların iletişim becerilerini kuvvetlendirmek ve çalışanın rolünün netliğini sağlamak için bazı stratejiler öğretilmeli. Çalışanın karar alma süreçlerinde kendisini daha fazla ortaya koyabilmesi için kendisine fırsat ve cesaret vermeli. Bazı spor aktiviteleri, müzik çalışmaları gibi etkinliklerin destek sağlayacak özelliklerinden yararlanılmalı.” Sonuç olarak şirketlerin öncelikle çalışana emeğinin tam karşılığı olacak şekilde ücret aldığını hissettirmesi, inisiyatif ve esneklik sağlaması gerekiyor. Ayrıca şirketler, düzenli aralıklarla geri bildirim almak için anketler düzenlemeli, çalışanların problemlerini konuşabilecekleri, gerektiğinde destek alabilecekleri programlar, eğitimler oluşturmalılar.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.