İki çeşit yağ hücresiyle doğarız. Bu yağ hücreleri belirli zamanlarda artış gösterir. Bebek doğduktan sonra anne sütünden ek besine geçtiği dönemde yeni besinlere başlama ve kilo alma ile yağ hücresi sayısı artar. Çünkü gelişen organizma için kilo almak ve boy uzaması en önemli sağlık kriteri. 5-7 yaşlarında da yağ hücrelerinde artış olur. Bu da okulla yeni yeni tanıştığımız dönemler.


İşte hayatın bu ilk yedi yılında eğer hızlı kilo artışı olursa şanslı olan vücudumuzun metabolik düzenini bozmuş oluyoruz ve hayatın diğer dönemlerinde kilo problemiyle uğraşmak durumunda kalıyoruz.Okul dönemini izleyen ilk ergenlik döneminde kas ve yağ dokusunun yapılanmasına bağlı olarak bir kere daha vücutta yağ sentezi oluşur. Vücudumuz erişkin dönemde bizim kilo durumumuzu belirleyen yağ hücresi sayısına ulaşır. İşte buradan sonra kilo kontrolü çok önem kazanır. Çünkü hiçbir zaman kilo vermeyle oluşan ve bu olgunluğa erişen yağ hücrelerinin sayısı değişmez. Sadece yağ hücresinin oluşan hacmi küçülür ve böylece kilo verilebilir.


Kilo verirken

Kilo verecek birini düşünelim: Belirli bir kiloda ve diyete başlıyor. Belirli bir süreçte istenilen kiloya geliyor. Burada diyete başlamadan önce yağ hücresi sayısı kaç ise hedef kilosuna geldikten sonra da yağ hücresi değişmiyor. Sadece büyümüş olan yağ hücresinin hacmi yani yoğunluğu küçülür. Kilo veren kişi yeniden kilo aldığında vücut çok önemli bir mekanizmayla yağ hücresinin kilo almaya bağlı hacmini artırır. Ayrıca yeni yağ hücreleri de sentezleyerek vücudun genişlemesine, daha fazla yağlanmasına ve daha hızlı kilo almasına neden olur. Yeniden kilo vermek isterse yeni yapılanmış ve kazanılmış yağ hücreleri üzerinden daha zorlu yeni bir diyet sürecine başlaması gerekiyor. İyi kilo verebilmesi için hem daha uzun bir süreye hem de daha zorlu bir döneme başlamış olur.


Fiziksel aktiviteyle diyetinizi pekiştirin

Kilo vermek istiyorsanız, hayatınızda bir defada kilo probleminizi çözecek bir beslenme sistemiyle kilo vermelisiniz. Yaşam boyunca kilolarınızı koruyacak şekilde beslenme düzeninize devam edin. Bu, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan herkes için geçerli. Kilo verme tedavilerinin bireylerin kafalarını karıştırmasının ve farklı diyet tedavilerinin çıkmasının altında yatan neden de budur.Bireylerin kilo alma durumundaki psikolojik duygu durumlarından yararlanarak, sürekli onları diyete iten bir sistem içerisinde olmalarını sağlamak! Bu nedenle kilo verecek kişiler yaşam boyu kilo korumayı sağlayacak bir beslenme sistemini iyi seçmeli.


Kilo verirken çok hızlı olmayan yöntemleri tercih edin. Ayrıca düzenli yapacağınız fiziksel aktiviteyi seçip kilo korumada sürekliliği sağlayabilirsiniz. Mutlaka olumsuz yeme davranışı durumlarını ortadan kaldıracak bir alışkanlık edinin.


Genel değil kişiye özgü diyet

Bir Bilgi: İnsanın gen haritasında yaklaşık 30 bin kadar gen ve 3,2 milyar nükleotid baz çifti bulunur. Dünyadaki herkeste aşağı yukarı bu miktar aynı. Kadın erkek fark etmeksizin bu gen dizilimi % 99,9’luk kısmı benzer. Sadece % 0,1’lik farklılık bizlerin birbirimizden ayrışmasını sağlar.Bizlerin arasındaki bu genetik kod farklılıkları bizim hastalıklara karşı dirençli veya kolay yakalanabilir olmamızı sağlar. İşte bu nedenle herkes birbirinden farklı olarak ilaç ve diyete farklı yanıt verir. Oysa bugüne kadar duyduğunuz beslenme önerileri genel, topluma yönelik olduğundan çoğu kişi hep benzer diyetleri uygulayarak hüsran olan sonuçlar almışlardır. Yani bazıları hiç kilo verememiş, bazıları hiç kırmızı et yemezken kolesterollerini düşürememiş ya da bazıları tuzlu yese bile düşük olan tansiyonları çıkmamıştır.


İşte genetik farklılıklarımız bizim beslenmemizde de değişik olarak kişiselleştirilme olmasını işaret ediyor. Farklılıklarımızı iyi bilerek beslenmek en doğrusu.



''İşin özü, yaşam boyu yeme içmenize dikkat etmekten geçiyor. Ama herkese önerilen genel geçer kurallarla diyeti önermiyoruz. Size uygun olmalı.''


Zayıflama ilaçlarını düşünmeyin

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki diyetsiz asla kilo verilmez. Diyet demek yediğimiz yiyecekler demektir. Diyet demek sebze de olsa, az yağlı süt de olsa veya çok az çikolata da olsa yediğimiz ve midemize giren tüm besinlere verilen addır. Yiyeceklerin miktarını kilo verme planına başlamadan önceki yeme potansiyeline göre değişiklik yapmadan kilo vermek olanaksız. Ancak internette, eczanelerde ve birçok markette artık diyet yaparken yardımcınız diye başlayan cümlelerle doğal, zararsız ve sadece bitkisel olarak ilaç veya destekleyici görme şansımız yükselmeye başladı.Kilo vermeyi amaçlayan birçok kişi yemeği kesmeden, yediği yiyeceğin miktarını azaltmadan kolayca kilo vermenin peşine düştüğü için ilaç ve diyet destekleyicileri giderek daha cazip ve etkileyici hale geldi.İlaçlar aslında sadece şişman ve şişmanlığa eşlik eden en az iki adet kronik hastalık varlığında diyet tedavisiyle birlikte belirli sürelerde kullanılabilecek bir tedavi alternatifi.

Çok yiyerek zayıflanmaz

Psikiyatrik hastalar, hamile ve emziren anneler, 18 yaş altındaki genç ve çocuklar, hipertansiyonu olan hastaların kilo verimi için ilaç kullanmasına izin edilmez. Diyet destekleyicileri için de durum açıkçası çok farklı değil. Kontrolsüz olarak üretilen ve içindeki etken maddelerin ne olduğunu dahi çok iyi analiz edemeyen önemli sağlık analiz kuruluşları; kullanım dozları, hangi destekleyicinin içerisindeki etken maddenin ne kadar olduğunu dahi bilemiyor. Diyet olmadan bu destekleyicilerin oldukça zor kilo vermeye sebep olduğu da bir başka önemli gerçek. Zararlarından bahsedilen ve insan vücudu için ciddi sorunlara neden olan ilaç ve diyet destekleyicileri arayışına girmek yerine, kilo almayı engelleyecek şişmanlıktan korunmayı sağlayacak ve aktivite alanlarının artmasına yardımcı olacak planlar yapmak toplum sağlığımızın korunması açısından daha doğru bir yol olacaktır.


Günümüzde beslenme bilimi çalışmaları sonucuna baktığımızda bizleri ‘en etkin önleyici tıp’ olarak diyet tedavilerinin, diyet önerilerinin olacağının sinyallerini verir. Gelecekte diyet önerileri yapılırken DNA analizine göre kalp, diyabet, kanser ve diğer hastalıklar riski taşıyıp taşımadığını gösteren sonuçları görerek buna uygun diyetler hazırlanacak. Kilo vermek isteyenler, gereksiz yere vitamin, mineral, ilaç ve diyet destekleyicileri almaktan kurtulmuş olacak. Sadece gerekli olan vitaminleri uygun dozlarda besinlerle alacak ve bazı hastalıkların ortaya çıkışını geciktirerek ömrümüzü de uzatabileceğiz.


Bitkisel çayları zayıflamak amaçlı kullanmayın!

Yıllar önce çayların demir mineralinin vücutta yararlı etkisini azalttığı ve anemi dediğimiz kansızlığa neden olduğu sık sık tekrarlanırdı. Çocuk beslenmesi öneren doktorlar da süt ile pekmez, yoğurt ile ıspanağı bir arada yemeyi uygun görmezdi. Çocuklara kahvaltıda çay içirmez, sıkı sıkı anne-babaları içirmemeleri için tembihlerlerdi. Biz diyetisyenlerse doğru beslenme karışımlarını belirli miktarlarda yaptığımızda örneğin ıspanak yemeğini kıymalı yapar ve yanına yoğurt yedirilince ıspanağın içindeki demirin emiliminin azaltılmadığını bilir ve süreli danışanlarımıza daha doğru bilgi geçerdik.Toplumda şöyle bir akıl karmaşası yaşanır: ‘Neden her tıp personeli birbirinden farklı öneriler veriyorlar, aklımız karışıyor.’


Bugün beslenme bilimi çok yol aldı ve biz diyetisyenlerin eskiden beri söylediği birçok öneri günümüzde daha rahat uygulanmaya başlandı. Bu aynen çayda olduğu gibi. Çay ülkemizde sudan sonra en fazla yaygın içilen ve severek tüketilen bir sıvı. Sıvı demek yetmez açıkçası bir antioksidan deposu, flavonoid içermesi ve flor mineralinden zengin olması diğer sıvılardan daha üstün olmasını sağlar.


Yeşil çay da olur siyah çayda

Düzenli yeşil veya siyah çay içilirse kalp krizi geçirme riski azalabilir, içerdiği tiamin amino asidine bağlı olarak bağışıklığı güçlendirebilir, kemik yoğunluğunu artırabilir. Diş çürüklerini azaltabilir, böbrekte taş oluşumunu engelleyebilir, kimyasalların tetiklediği kanserden koruma sağlayabilir. Günde 3 ile 6 fincan arasında siyah veya yeşil çayı rahatlıkla içebiliriz. Özellikle yeşil çayı günde 4-5 fincana kadar içmenin vücut yağ dokusunda azaltmaya yardımcı olabileceğini gösteren çalışmalar Uzak Doğulu beslenme uzmanları tarafından açıklanmaya başlamıştır. Böylece yeşil çay popüler olmuş, siyah çayı gölgede bırakmıştır. Yani yeşil çayın etkisi varken siyah çayın etkisi yoktur diyemeyizz ve ülkemiz insanlarının damak zevkine uygun ve alışkanlığı olan siyah çayı da kötüleyemeyiz.

Sağlıklı olayım derken sağlığınıza zarar vermeyin

En önemli konu çayı siyah mı yeşil mi içelim değil. Önemli konu zayıflama uğruna içilen kontrolsüz bitkisel özlü çaylar. Gerçeklere baktığımızda kilo vermede etkin olacağı söylenen bitkisel form çaylarının kullanıcıda gösterdiği asıl etki; laksatif yani dışkı çıkışını hızlandırıcı, diüretik yani idrar çıkışını artırıcı veya terlemeyi artırıcı olduğudur.Kilo verdirmekle hiçbir ilişkisi yok. Bir ayda yarım kilo için form çayı içilmeli midir sorusuna ise Amerikalı beslenme uzmanları hayır yanıtını verir.



Uzm. Dyt.Selahattin Dönmez

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.