Çocuğunuz, seslendiğinizde size bakmıyor, duymuyor, tepki vermiyorsa sadece işitme problemi olmayabilir o nedenle işitme sıkıntısı için doktora başvurduğunuzda sonuçlar işitme açısından normalse lütfen otizm açısından yeniden değerlendirilmesini isteyiniz ya da başka bir doktora başvurunuz.


Otizm nedir?

tizm kişinin dil, sosyal ve iletişim becerilerini bozan gelişimsel bir hastalık. Çocuklarda otizm rahatsızlığının olup olmadığını ne yazık ki ilk 18 aya kadar anlamamanız normal çünkü belirti kendisini bebeklik döneminde çok göstermiyor. İlk belirtilerin farkedilmesi ile beraber aileler için zorlu süreç başlıyor çünkü çocukları, yaşıtlarına göre gerileme gösteriyor ve bu sanılandan daha da hızlı oluyor.





Otizm hastalığının en belirgin özellikleri neler?

* Otizmli çocuklar tüm seslere oldukça duyarlıdırlar ama genellikle ebeveynleri seslendiklerinde duymaz ve tepki vermezler.


* Otizmli çocukların çoğu bazı görsel uyaranlara karşıda tepki vermezler. Örneğin ebeveynlerinin yüzlerine bakmaz, gözle temas kurmazlar.


* Otizmli çocuklar hareket eden, parlak renkli nesneleri uzun uzun seyrederler.


* Birçok otizm rahatsızlığı olan çocuk acıdan, sıcaktan ve soğuktan etkilenmez. Bunun nedeni otizm rahatsızlığı olan çocuklar buğday (glüten) ve süt (kazein) proteinlerinin yeteri kadar sindirilemeden kana geçmesi. Bu sindirilememiş proteinler vücutlarında morfin etkisi yaratıyor.


* Otizmli çocuklarda korku ve tehlike duyusu olmaz.


* Otizmli çocuklar bazı kaba motor becerileri ve bazı ince motor becerilerini yapamamakta ya da geç şekilde yapmakta.





Kaba motor beceriler neler?

  • Kapı açma
  • Kapı kapama
  • Dans etme
  • Yüzme

İnce motor becerileri neler?

  • Sayfa çevirme
  • Delikten ip geçirme
  • Kâğıt kesme

* Otizmli çocuklar ellerini, kollarını farklı kullanırlar. Örneğin parmak uçlarında yürürler.


* Fiziksel temastan rahatsız olurlar.


* İçlerine kapanıktırlar ama bir o kadarda aşırı hareketli olurlar.


* Normal bir çocuk 9 – 10 aylıkken “anne – baba – dede” gibi kelimeleri söylemeye başlar. Otizmli çocuklarda ki ilk belirti de bunun olmaması ya da çok geç olmasıdır. Yani otizmli bebekler zamanında konuşmaya başlamaz.


“Otizmli çocukların %80 – 90’ı erkek çocuktur. Bununda önemli nedeni ebeveynlerin ya da aile büyüklerinin erkek çocuk geç konuşur deyip bir türlü otizm rahatsızlığının ilk belirtisi olan zamanında konuşmaya başlamama durumunu fark etmemeleri.”


* Otizmli çocuklar kendilerine söylenen ya da direkt kendine söylenmese de etrafta duydukları bazı kelimeleri bir papağan gibi sürekli tekrarlarlar.


* Otizmli çocukların çoğu alışkın olduğu durumların değiştirilmesine tepki gösterirler. Örneğin evdeki eşyaların yerlerinin değiştirilmesini istemezler, sürekli aynı elbiseyi giymek isterler.


* Otizmli çocuklar bazı nesnelere olduklarından çok bağlıdırlar ve bu nesneler kaybolduğunda bulana kadar huysuzlanırlar.


* Otizmli çocukların çoğu suyla oynamayı ve otomobille dolaşmayı çok severler.





Otizm en erken nasıl anlaşılır?

Otizmde erken tanı konması için ne yazık ki yapılan bir laboratuar testi yok. Göz temasının olmaması, konuşmanın gecikmesi, bebeğin nesnelerle ilgilenmemesi, seslenildiğinde hiçbir tepki vermemesi, kucağa alınınca susmaması, hatta kucağa alınmamak için direnmesi, en erken belirtilerdir. En önemlisi ise ilk aylarda gaz sancısı saptaması sanılan aşırı ağlamalar...


“Eğer çocuğunuzda yukarıda yazılan belirtilen bir ya da daha fazlası görülüyorsa acilen doktora gidin. Eğer doktorunuz “bekle ve gör” ya da “erkek çocuktur, bu nedenle geç konuşabilir” diyorsa onun öğütlerini kesinlikle dinlemeyin!”


Otizm hastalığı artık daha sık bir şekilde artıyor mu? Yoksa artık aileler daha duyarlı odluda bu nedenle mi erken teşhis ile hızla artmış gibi görünüyor?

Otizm aids gibi hızla artıyor. Klasik nöropsikiatrların çoğu otizmi genetik kökenli bir hastalık olarak algılamak istiyorlar. Onlarda 50 -60 yıl içinde genetik bir hastalığın bu kadar hızla artmayacağını biliyorlar. Bu nedenle de bunu hekimlerin ve ailelerin bu konu üzerine daha çok düştükleri için sayının arttığını düşünüyorlar.


“Mark R. Blaxill isimli bir bilim adamı 1960 – 2004 yılları arasında yapılan elliden fazla otizm sıklık çalışmasının toplu analizini yapmış. Bu analiz otizmdeki artışta tanı kriterlerinin değişmesinin fazla bir payının olmadığını ispat etmiş.”

Otizm bir zehirlenme hastalığıdır diyorsunuz. Bunu bize biraz daha detaylı anlatır mısınız?

Evet ne yazık ki tıp dininin papazları otizmi tedavi edilemeyecek bir hastalık olarak lanse etmiş ve ailelere bu hastalığın ömür boyu süreceğini ancak bazı ilaçlar ve bir de davranış tedavisi uygulanarak biraz hafifletilebileceği dile getirilmiştir.


“Otizm hastalığında tedavi için fırsat dönem 1 ila 5 yaş arasıdır.”





Sidney M. Barker isimli araştırmacı yaptığı araştırmalarla 1950’li yıllardan bugüne kadar otizm hastalığının artmasında aşağıda yazılı olan faktörlerin etkili olduğunu dile getirmiştir:


* Antibiyotik kullanımının artması


* Ağır metal içeren aşıların ve çoklu virüs aşılarının kullanımındaki artış


* Ekilebilir toprağın fakirleşerek sebze ve meyvelerdeki vitamin ve minarel içeriğinin düşmesi


* Omeda – 3 tüketiminin azalması


* Ağır metal, ilaç ve toksinlere fazla maruz kalınması


Ahmet Aydın “Bence bunlara artık salgın boyutlarına ulaşmış D vitamini yetersizliği de eklenmeli”…




“Otizmin artması antibiyotik kullanılmaya başladıktan sonraki zamanla çakışmakta.”


“1988 yılında Edelson ve Cantor 56 otizmli çocuğu inceleyip, 56’sında da ağır metal yükü saptadılar.Araştırmacıların elde ettiği sonuçlara göre bu 56 çocuğun 55’inde karaciğer detoksifikasyon ( zehirden arınma ) sistemi iyi çalışmıyordu.”


“Otizm hastalığında yaş ne kadar küçük ve beyin ne kadar az olgunsa zarar da o oranda artmakta.”


Hepimiz hemen her kaynaktan çeşitli şekillerde ve miktarlarda toksik maddeleri alıyoruz, ama ancak sağlıklı ve yeterli bir metabolizmaya sahipsek bunları temizleyebiliyoruz. İşte otizm yelpazesindeki hastalıklarda çocuklar bunu yeterince gerçekleştiremediklerinden, aldıkları toksinler vücutlarından atılamadığından, özellikle yağdan zengin dokularda birikmekte. Beyin de yağ bakımından en zengin organlar arasında. Böylece beyinde biriken toksik maddeler çeşitli düzeylerde hasarlar oluşturmakta.

Söylediğiniz toksinlere neredeyse her çocuk maruz kalıyor ama tüm çocuklar eşit derecede etkilenmiyor. Asıl bu nasıl oluyor?

Bu şöyle açıklanıyor. Aynı çevresel zararlıya maruz kalınmasına rağmen her çocukta otizm tablosunun görülmemesi otizme yatklınlık sağlayan tek – gen polimorfizmlerinin varlığı ile açıklanıyor. İnsanlar çevresel zararlıya maruz kaldıklarında bunu zehirden kurtulma mekanizmaları ile bunları temizlemeye çalışır. Bu mekanizmalar nüfusun %65’inde oldukça etki, geri kalan %32’sinde ise yavaş ve hatta %2,5’inde ise çok yavaş çalışır durumda.





Bu %2,5 oranındakilerde olası hastalıklar neler?

* Otizm

* Alzheimer

* Multip Skleroz

* Şizofreni

* Bipolar bozukluk hastalığı


Eğer anne hamile iken bebek çevresel faktörlere maruz kalmışsa ve bu faktörler güçlü ise otizm daha bebek doğar doğmaz ortaya çıkar. Bu hastalar çok ağır hastalardır. Ve bu hastaların hepsinde ilk gün itibari ile motor, mental, ve psişik gelişiminde gerilik vardır.


Otizm tablosu nasıl oluşuyor?

Otizmin başta gelen nedenleri ağır metaller, antibiyotikler ve kimyasal toksik maddeler. Diğer nedenlerde enfeksiyonlar ve beyin kan akımında azalmaya neden olan hastalıklar. Genetik yatkınlığında olması ile çocuklar bu maddelerle baş edemiyor ve otizm tablosu oluşuyor.


Bağırsaklarda sindirim bozukluğunun başlaması ile alınması gereken vitaminler yeterince sindirilip alınamadığından, alınmaması gereken toksinler ise sindirim sorunu nedeni ile kana karışmasından bir süre sonra beyinde morfin etkisi oluşmaya başlıyor. Bağırsaktaki faydalı mikrop dengesi bozulduğundan hastalık yapan bakteri, mantar ve parazitler üremeye başlıyor. Bir yandan da çok sayıda vitamin, mineral ve diğer besi maddesi eksikliği gelişiyor.Yağların sindiriminin azalması yağ ve yağda eriyen vitamin ve besi maddelerinin kana geçmesini azaltıyor. Ve tüm bunlar beyin ve diğer organlar üzerine olan direkt etkileri yaygın gelişimsel bozukluğa yol açıyor.


Siz otizmli çocuklarda ki mide – bağırsak problemlerini çok önemsiyorsunuz, neden?

Son yapılan araştırmalar otizmin, sindirim sisteminde başlayan, sonuçlarını beyinde gösteren bir hastalık tablosu olduğunu ortaya koydu.Çünkü otizmli çocukların %76 – 100’ünde mide – bağırsak sorunu var.


Birçok uzman “otizme giriş var, çıkış yoktur” derken sizin gibi biyomedikal tedavi uygulayanlar zamanında başlanırsa tedaviyle otizmin önemli ölçüde düzelebileceğini ve hatta tümüyle iyileşebileceğini iddia ediyorlar. Bu bakış açısı farkı nereden kaynaklanıyor?

Maalesef hepsi olmasa da bazı çocuk psikiyatristi ve nöroloji uzmanı otizmli çocuğu olan ailelere bu hastalığın bilinen bir nedeninin olmadığını ve hiçbir zaman düzelemeyeceğini söylüyor.


Ama bu söylemlerin aksine son yıllarda yapılan araştırmalar otizm hastalığının gizlerini çözmeye başladı.


Otizmli çocuklarda; beyin kan akımında azalma, sinir sistemi iltihabı, bağışıklık yetersizliği, oksiatif stres, mitokondri fonksiyon bozukluğu, sinir ileticisi bozuklukları, toksin temizleme sorunları ve tabiî ki bağırsak florası bozukluklarının varlığı tespit edildi.


Diğer uzmanlar ne kadar karşı çıksa da artık otizmin bilimsel ve etkili bir tedavisi var. Bu tedavi DAN Protokolü…


DAN Protokolü (Defeat Autism Now – Otizmi şimdi yen!) denilen bu biyomedikal tedavi yöntemi olumlu sonuçlar almaya başladı. Tüm otizmli çocuklar olmasa da birçok ölçüde çocuklarda iyi gelişmeler var. Hatta otizmden tamamen kurtulmayı başaran çocuklarda var.

Bu biyomedikal tedavinin unsurları neler?

* Doğal yiyeceklerden oluşan bir beslenme modeli

* Glütensiz ve kazeinsiz diyet

* Vitamin, mineral ve amino asit eksikliklerinin giderilmesi

* Bağırsak florasının düzeltilmesi

* Sindirim enzimlerinin takviyesi

* Katkısız, doğal yiyeceklerin yenmesi

* Yaygın iltihabın ve serbest radikallerin azaltılması

* Ağır metallerin temizlenmesi

* Hiperbarik oksijen tedavisi

* İlaçlar

* Eğitim


Not: Bu tedavileri yapmadan önce depresyon hastalarına yapılan testlerin otizm hastalarına da yapılması şart.


Testler: D vitamini, B12, Folik Asit, Demir, Ferritin, Bakır, Çinko, Magnezyum, Selenyum, Kalsiyum, Fosfor, FT3, FT4, TSH, Anti TG, Anti TPO, Açlık glükozu, açlık insülini, dışkı flora testi, DHEA, Androstenodion, Testosteron, Amino asit, Organik asit, idrarda ağır metal, ayrıntılı dışkı analizi, çok uzun zincirli yağ asitleri, MR, SPECT, EEG


Derleyen: Nuran Başyurt

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.