"Moda, modanın dışında kalan her şeydir.” lafını ilke edinmiş benim gibi bir adama bunu da yaptırdılar sonunda. Efendim İstanbul Fashion Week başladı ya… Kravatı rüyasında görmeyen, blucin ve gömlekten vazgeçmeyen benim gibi bir moda cahilini sürdüler yollara. “Yahu ben bu işlerden ne anlarım” dediysem de dinletemedim gazetedeki "sahiplere." Sonunda pes edip, ilk durak olarak çaldım Atıl Kutoğlu’nun kapısını…


Atıl bizler için modanın en büyüklerinden. Dünyanın en ünlü yıldızlarını, prensleri, prensesleri ve özellikle Avusturya kraliyet ailesinin vazgeçilmez tasarımcısı o… Türkiye’nin dış dünyadaki imajını değiştirdi. Coca Cola’nin CEO’su Muhtar Kent, onu Türkiye’nin yurtdışında tanınan en önemli markaların arasında gösteriyor. Ve Kutoğlu, 4 Aralık günü Viyana’da Cumhurbaşkanı ve eşinin de katılacağı bir türenle Avusturya’nın en büyük devlet nişanını alacak..


Aslında onu tanıtmak için bir araba laf yazmaya gerek yoktu, farkındayım. Şu cümlelerle de bir giriş yazısı yazabilirdim: Çocukluğunda Barbie bebekleri giydirmekle bu işe gönül veren ve bir tramvayda Viyana belediye Başkanı ile karşılaşması ile tüm yaşamı değişen, tasarım dünyasını sihirli dokunuşlarla bir sanat eserine çeviren Atıl Kutoğlu ile İstanbul Fashion Week’defilesi öncesi keyifli bir söyleşi yaptık… Artık siz hangisini isterseniz onu alın…

Her gün aynı model kotu ve gömleği giyse bıkmayacak adamın moda röportajı yapması nasıl olacak merak ediyorum...

Böylesi daha iyi. Objektif bir bakış açısı olur.


Peki Atıl, benden günah gitti... Söyle bakalım İstanbul Moda Haftası gururumuz olacak mı?

O daha baby. İstanbul Fashion Week İtkip moda tasarımcılar derneği ve birleşik markalar derneğinin işbirliği ile düzenlenen daha çok yeni sayılabilecek bir proje.


Gün gelir Paris'le yarışır mı?

Paris ve New York Moda Haftaları çok ayrı iki ekol. Ancak İstanbul'u gelecekte Milano kategorisine sokmak mümkün olmakla birlikte, hepimizin amacı olmalı.


Haftasını bırakalım da genel olarak İstanbul'un modasını tanımla desem...

Çok renkli, zengin, karmaşık ve henüz kendini bulmakta olan bir moda...


Ergenlik çağında diyebilir miyiz?

Büyük ve emin adımlarla olgunluğa doğru ilerliyor desek daha doğru olur.


Beni Vitali Hakko keşfetti!

Peki İstanbul bir kadın olsa O'nu nasıl giydirirdin?

Çok seksi giydirirdim.


Hoop dur bir dakika, şehrimiz namusumuz demek...

(Gülüyor) İstanbul son derece seksi bir şehir bence.Doğasıyla,içinde barındırdığı insanlarla,her şeyiyle bir leydiden çok seksi bir kadın İstanbul. Geçmişini unutmamış, geleceğine hakim güçlü bir kadın O. Dekoltesini giyer ama sınırlarını çok iyi bilir.


Modadan edebiyata geçtik... Atıl'a dönelim, ilk ne tasarlamıştın?

10 yaşımdayken Barbie bebeklere elbise...


Canlı "bebeklere" geçiş ne zaman oldu?

Alman lisesindeyken annemle sürekli Vakko defilelerine giderdim. İşte o günlerde Vitali Hakko tarafından keşfedildim.


Dur bir dakika, Vitali Bey "Bu çocuk annesiyle önde oturuyor, kesin modadan anlıyordur" demedi herhalde...

(Gülüyor) Tabii ki hayır. Ona çizimlerimi gösterdim. "Hemen bizde başlıyorsun" dedi. Böylece arkadaşlarım baskete, lisan derslerine giderken ben okul çıkışı ve hafta sonları Vitali Bey'in yanında staja başladım


Zor olmuyor muydu?

Olmaz olur mu? Alman Lisesi zaten son derece güç bir okul. Ama bir kere modanın sihrine kapılmıştım işte.


Doğru söyle bu sihir uğruna okula kırıyor muydun?



Yok hiç kırmazdım. Çok da iyi notlarla mezun oldum. Zaten okuldan da bu konuda destek gördüm.


O nasıl oldu? Karl Lagerfeld mi müdürdü o zamanlar?

(Gülüyor) Defileler düzenlememe izin verdiler .Alman lisesinin tarihinde ilk ve tektir herhalde. Koleksiyonlar hazırlayıp okuldaki güzel kızları podyuma çıkarıyordum. Böyle çılgın bir öğrenci çocuktum işte.


Helal olsun ne diyeyim... Yaa merak ediyorum sokakta yürürken insanların giyimlerine eleştirisel gözle bakıyor musun?

Kesinlikle hayır. Ben öyle biri değilim. Ama nedense bütün ahbaplarım bile çok korkar.”Seninle buluşacağım diye 2 saat ne giyeceğimi düşündüm” derler. Halbuki buna hiç gerek yok.


Canım herkes bakar etrafındakinin üstüne başına...

Özellikle yeni koleksiyon hazırlarken, Japonya, New York gibi yerlerde ne olup bittiğini anlamak adına izlerim insanları tabii ki. Ama senin bahsettiğin anlamda giydiklerine 'not vermek' için değil.


Modacıyım ama 'moda polisi' değilim diyorsun yani...

Moda bir sanat dalı, bir hissediş. Yatkın olan insan var olmayan var.Olmayanı da asla eleştirmem veya küçük görmem. Herkes her şey olamaz.



Annenin giyimine karışır mısın peki?

O çok ayrı bir kategori, sadece zaman zaman eleştiririm o kadar. Ama ona olan saygım, tutkum malum zaten.


O seni eleştirir mi?

Annem mimarlık eğitimi almış. Her defileden sonra onun söylediklerini bir bir dinlerim. Kimisi için abartıyor der geçerim ama %80’ini ciddiye alırım.


Modada kaliteyi ne belirliyor?

Tasarımın gücü ve tabii ki kumaşın doğruluğu


Nevresimden bir elbise dik desem...

Nevresimden iyi bir tasarım çıkabilir ama moda ürünü olarak dört dörtlük olmaz. Kumaşın da tasarıma uygun,belirli standartlarda,ve kalitede olması lazım. Anlayacağın kumaş ve işçilik iyi olmadan tasarım yetersiz kalabilir.


Defilelerden önce dua okurum!

Aslında anlamıyorum, anlıyormuş gibi yapıyorum... Defilelerden önce bir ritüelin var mı?

Belli dualarım var onları okurum. Anneannemin bana öğrettiği dualar bunlar. Sadece defilelerden önce değil, çocukluğumdan beri her önemli olayın başında bana huzur ve güven veren bir şeydir bu.


Ruhunu tatmin eden bir mesleğin var ama arada bir sinirlerinin zıpladığı olmuyor mu?

Sinirlerim bir tek uçakta veya teknede aklıma bir şey gelir de çizim yapacak kağıt bulamadığım zaman zıplıyor.


İlhamın nerede ne zaman geleceği belli olmuyor tabii

Tabii. Bir keresinde Amerika'ya giderken uçakta yanıma çok hoş bir Fransız kadın oturmuştu. Brigitte Bardot’yu anımsatıyordu. Geçmiş koleksiyonlarımdan birinde büyük etkisi olmuştur o tanımadığım kadının.


İlham Bey'e görgü kurallarını öğretmek lazım, çat kapı da gelinmez ki?

(Gülüyor) Vallahi tuvaletteyken bile geliyor.


Osmanlı Viyana kapılarına dayandı, sen onların gönüllerini fethettin? Nasıl oldu bu?

Kültüre, sanatçıya ve benim yeteneğime çok değer verdikleri için. Tabii bir de kaderin cilvesi oldu bana kapıları açan.


Kaderin cilvesini anlat, o daha heyecanlı...

Bir kış günü üniversiteye gidiyorum.Gribim, feci bir haldeyim. Tramvayda giderken bir anda flaşlar patladı…Etrafımda koca koca adamlar, bodyguardlar


Hoppala ne oluyor?

Ben de öyle dedim zaten. Viyana Belediye Başkanı Helmut Zilk yeni bir tramvay hattını açıyormuş. Baktım gidiyor, hemen koştum peşinden. Tabii bodyguardlar beni durdurdu.


İmza mı isteyeceksin? Ne iş?

Dur dinle. "Başkanla konuşabilir miyim?" diye sordum,”Tabii,onun için burada zaten” dediler.


Eee sonra?

Üniversitede işletme okuyordum. Başkanın yanına gittim, "Ben Türk bir öğrenciyim ama gönlüm modada. Viyana'da büyük bir koleksiyon ve defile hazırlamak istiyorum.”dedim.


"Eyvah çocuk deli" dedi herhalde...

Numaramı aldı. "Bizden mutlaka haber alacaksın" dedi.Bir hafta geçmeden beni ofisine davet ettiler. Önce başka birine çizimlerimi gösterdim.Bir ay içinde bana Viyana belediyesinden burs verdiler.


Vay be Viyana'da Türk filmi çekmişsin!

Aradan biraz zaman geçti, Başkan'ın eşiyle tanıştım. Eşi dediğim de Dagmar Koller


Wer? Pardon kim?

Avusturya'nın Ajda Pekkan'ı kadın. İlk tanışmamızda aşağılayıcı bir tavırla "Siz Türk olamazsınız" dedi.


Senin tepen attı tabii...

Maalesef Almanya,Avusturya,Belçika gibi ülkelerde yaşayan bir çok insanımızın olması en kültürlü kesimlerdekileri bile rahatsız ediyor zaman zaman. Ama artık Türkiye’yi sevenler çoğaldı. Buna bir katkım olduysa ne mutlu bana


Ne mutlu hepimize... Eee Dagmar Hanım'da kalmıştık?

Bir gün koleksiyonumu görmek istedi. Ardından uzun seneler sadece benim tasarımlarımı giydi. O kadar büyük bir yıldızın kıyafetlerinde imzam olması haliyle tanınmamda çok yardımcı oldu.


Hem çevre hem de müşteri portföyü genişledi diyorsun...

Tabii. Avusturya başbakanı ve eşi,cumhurbaşkanı ve First Lady…Hepsi hem ahbabım,hem müşterim.


Şimdiki başbakanı da tanıyor musun?

Werner Faymann'la beni bir yılbaşı yemeğine davet etmesi sonucu tanıştık. Ve orada öğrendim ki eşi 10 senedir benim koleksiyonlarımı alıp giyermiş. "O zamanlar daha belediyede görevliydi Werner" dedi bana


Kraliyet ailesi mensupları Türk ünlülerden kaprissiz!

Kraliyet ailesinin "sakinlerini" giydiriyor musun?

Elbette

Onlara kıyafet dikmenin zorlukları var mı?

Olmaz olur mu? Sayısız güvenlikten geçiyorsun, sorulara tabi tutuluyorsun. Ama yanlarına gittiğinde çok sade insanlar olduğunu gördüm hepsinin. En azından bizim Türk şöhretlerden daha kaprissiz hepsi.


Bir dönem Hayrünnisa Gül'e de tasarım yaptığın konuşuldu...

Maalesef o iş olmadı.


Niye?

Çankaya'ya ilk çıktığı zaman Hayrünnisa Hanım'a özel bir gardrop hazırlamam gündeme geldi. Fakat sonra bu duyuldu ve medyada olay çok büyütüldü. Haliyle Hayrünnisa Hanım geri adım attı. Ancak dostluğumuz devam etti. Tasarladığım eşarpları takmışlığı vardır.


Nedir bir cumhurbaşkanının eşine gardrop hazırlamanın zorluğu?

Zorluğu çok.İlk başta zaman.Ben çok seyahat eden birisiyim, tabii ki onlar da öyle.Belirli bir buluşma zamanı ayarlanması büyük problem olabiliyor.


Avusturya'nınki dışında giydirdiğin First Lady var mı?



Yok ama Carla Bruni'yi first lady'yken giydirsem fena olmazdı. O güzelliğine rağmen çok iyi giyinmiyordu doğrusu .Sarkozy'nin ilk karısı Cecilia kesinlikle daha şıktı.


Atıl'a "İllallah" dedirten müşteri kim?

İngiltere prensesi Michael of Kent.


Neden?

O kadarını söyleyemem. Ama Papa'yla aynı zamanda Türkiye'ye geldiğinde kapalı kapılar ardından sabrımı bayağı zorladı. Yine de çok severim kendisini.


Başka kim var Sabır Taşı'nı çatlatan?

Kimse çatlatamaz aslında ama Naomi'yle de uğraştım biraz. Ayakları çok çirkindir, podyuma çıkmadan önce onları nasıl saklayacağım diye akla karayı seçmişliğim oldu birkaç kez.


Çok dedikodu yaptık modaya dönelim biraz. Kürke evet mi hayır mı?

Evet. Üzerime Peta’cıları süreceksin şimdi.


Neden evet?

Bu işler için çok özel çiftlikler ve belirli kalite damgasını taşıyan kürkçüler var. Biz de onlarla çalışıyoruz. Yediğimiz tavuk ve balıkların geldiği çiftliklerden bir farkı yok bu bahsettiğim yerlerin. Avlanılmasına,nesli tükenen hayvanların kullanılmasına tabii ki karşıyım genel anlamda kürke karşı değilim.


Tarkan'ı giydirmek isterim!

Hangi ünlü için "Tanımıyorum ama buna benim kıyafetler çok yakışır" diyorsun?

Türkiye’de ve dünyada tasarımlarımı zaten bir çok ünlü zaten giyiyor.Yurtdışında ise Madonna diyeceğim. New York’ta birkaç tasarım aldı bizden ama kendisi benim için ikon olduğundan kreasyonumu taşıması çok heyecan verici.


Ya Lady Gaga?

Ben daha klas ve fashion hissi güçlü insanları tercih ediyorum.Lady Gaga çok sirkvari. Aaaa bak Türkiye'den Tarkan'ı giydirmek isterim.En önde ağırladı beni son konserinde. Ben de ona çok şık bir ipek gömlek hediye ettim.Umarım şimdi New York sokaklarında,kulüplerinde benim gömleğimle dolaşıyordur

Kendini denklemin içinden çıkartırsan en beğendiğin Türk modacı kim?

Rıfat Özbek.Lady Diana’yı giydirdiği için ilk başladığım yıllardan beri örnek almışımdır onu.


Peki ya yabancı?

Tek bir isim zor.Nicholas Ghesquiere diyelim.Ayrı ayrı hepsi çok güçlü ama bir isim istiyorsan Tom Ford.Karl Lagerfeldi’de çok beğeniyorum.Dilerim hepimizin yaşlılığı öyle olur.

Erkeklere kıyafet tasarlıyor musun?

Avusturya prensine özel tasarımlar yaparak başladım.Atıl Kutoğlu Men koleksiyonu var artık. Bir de bizim Haluk'a (Akakçe) kadın kıyafetlerini entegre ediyordum zamanında.


Kendini dünya çapında başarılı hissediyor musun?

Hissediyorum tabii ki ama hiçbir zaman yetinmeyen bir insanım. Ancak New York gibi büyük şehirlerde,Atıl Kutoğlu flagship store’lar gördüğümde tamam bu iş oldu diyeceğim.


Ne zaman?

Within next ten years I hope.


Moda haftası için özel bir de konuğun vardı...

Evet Tamara geldi. Formula 1 araba yarışları organizasyonunun başkanı Bernie Ecclestone'un kızı.


Nasıl bir kız?

Çok şeker ,çok içine kapanık.Hiç o resimlerde gördüğün parti kızı değil.


Paris Hilton havası var biraz?

Öyle değil aslında.Sevgililerinden dolayı hep hayal kırıklığına uğradığı için güven problemi var.Bu varlıklı kızların hepsi böyle…Güvenin yanında bir de güvenlik sorunu var tabii


O nasıl oluyor?

Amerika'dan 4 tane özel güvenlik Tamara gelmeden her yeri taradı adeta. Swissotel'in bir katı onun için kapatıldı. Suriye’li bir sevgilisi varmış, olaylı ayrılmışlar. Geçen sene de ölüm tehdidi almış.


Tamara Ecclestone kuaför ve makyözsüz bir yere gitmez!

Swissotel'de güvenlik Pentagon gibiydi desene!

Tabii. Güvenliğin yanında bir de Tamara'nın güzellik ekibi var. Dünyanın her yerine kendi kuaförü ve makyözüyle gider. Aaa unutmadan bir de Jessica Stam geldi. O da gerçek anlamda bir Top model,onu pek yazıp çizmediler. Halbuki kız Louis Vuitton, Ferre, Chanel vs... Hepsinin modeli


Canım onun mesleği bu zaten, Tamara niye geldi defilene?

Öncelikle beni çok sevdi.Biz onunla New York’ta tanışmıştık.Geçen sene Avusturya’da Next Top Model yarışmasının jürisindeydik beraber.Çok iyi dost olduk.Viyana’da benim showroomumdan alışveriş yaptı.Yemeklere çıktık.Ben onu aslında konuk olarak çağırmıştım.Kendisi "Atıl can I walk The runway for your show?” Dedi.


Teklif Tamaradan geldi yani?

Evet. Showu açmak istedi ben de kabul ettim.İlk kıyafeti o giydi ardından Jessica geldi.


Avusturya'dan devlet nişanı alacağım!

Son soru...Türkiyede kendini hak ettiğin yerde görüyor musun?

Evet görüyorum.


Avusturya'nın yeri de ayrı olsa gerek ama

Tabii. Bu sene sanat ve bilim alanında Avusturya devletinin verdiği en yüksek devlet nişanını bana layık gördüler. 4 Aralık'ta Viyana'da Avusturya Cumhurbaşkanı ve Kültür Bakanı'nın elinden bu nişanı alacağım.


Röportaj: İzzet Çapa

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.