“Öyle Bir Geçer Zaman ki”de oynadığınız Ali Kaptan karakteriyle önce hepimiz sizden nefret ettik. Ardından da acımaya başladık. Karakteri korkunç bir adamdan, “Yazık bu adama” dediğimiz noktaya nasıl getirdiniz?

Tek başıma yapmadım. Senaristimiz, yönetmenimiz ve ekibimizle konuşarak, tartışarak yarattık. Ali Kaptan, meslek hayatımdaki en zor roldü. Karar verirken çok düşündüm. Çünkü o güne kadar hep kahraman oynamıştım. Riske girdim. Bunu anlatmak çok güç ama korktum. Allah’a şükür, sonunda memnun kaldım. Gerçekten mesleki kariyerime çok şey kattı. Antikahramanlar genelde iyi olurlar. Ali Kaptan, kahraman değildi. Çalışa çalışa onu kahraman yaptık. İnsanlar izlerken küfür edip, beni gördüklerinde “Ne güzel oynuyorsun” diyorlardı. Dünyada önünde saygıyla eğilebileceğim tek meslek doktorluktur. Hayat kurtardığında o doktorun yaşadığı mutluluğu ben bu rolle yaşadım. Değişik bir adamdı Ali Kaptan.


“Ali kaptan belki ölmemiştir!”

Ruhu şad olsun...

Ölüp ölmediğini bilmiyoruz ki... Belki de ölmemiştir. Belki şimdi Tahiti’de tatil yapıyordur, bir şilebe binmiştir. Gülerek ve el sallayarak “Allahaısmarladık” demek güzel finaldi. (Gülüyor) Dizinin ilk fragmanını gördüğümde çok kötü oldum. Herkesin eline sağlık. Yine aynı güzellikte de devam ediyor.


Peki, diziden neden ayrıldınız?

Benim görevim bitmişti. Dizide kılıktan kılığa, şekilden şekile girdim. Bu benim tek başıma verdiğim bir karar değil, oturup hep beraber karar verdik.


Gelelim "Dila Hanım"a... Size çok fazla teklif gelmesine rağmen neden "Dila Hanım" dediniz?

“Dila Hanım”, daha önce yapılmış ve çok başarılı olmuş bir proje. Hikâyesi çok güzel. Adana’yı çok seviyorum ve burada çekiliyor. Yapımcı Faruk Turgut ağabeyim gibi sevdiğim biri...


Dizi filmden farklı akıyor...

Filmin süresi belli, inşallah biz güzel bölümler yapacağız. Reyting tanrısı bize bakarsa... (Gülüyor) Kadın kocasını öldüren adama, adam da yanlışlıkla öldürdüğü adamın karısına âşık oluyor. Feodal ilişkilerin yaşandığı bir yerde yaşıyorlar. O da işi biraz imkânsızlaştırıyor.


“Kamera beni sevdi galiba…”

Aşk bir dizinin olmazsa olmazı mıdır?

Bence olmasa da olur ama insanlar aşkı takip ediyorlar. Reyting tanrısı da aşkı seviyor. Bu tanrının adı da Reytinginius olsun. (Kahkahalar)


Erkan Petekkaya, hangi dizide oynasa uzun soluklu oluyor. Bunun sırrı ne?

O da benim küçük sırrım olsun. (Kahkahalar) Kamera bir insanı ya sever ya da sevmez. Beni biraz sevdi galiba. Ben de çalışkan bir oyuncuyum. Mesleğimi seviyorum, doğru projelerin içinde oldum. İyi insanlarla, firmalarla ve yönetmenlerle çalışıyorum. Şans da bana yardım etti. Çünkü bu meslekte tek başınıza bir şey yapamazsınız.


“Hayatımın kelimesi mutluluk!”

Senelerdir sinema yapacağınızı ve dünya turuna çıkacağınızı konuşuruz. Başka bir bahara mı kaldı?

Hep dizi çekiyorum, o nedenle sinema olmuyor. Bu sene Mahsun Kırmızıgül’le Gaffar Okkan’ı anlatan bir film yapacaktık ama aksilikler oldu. Dünyayı gezmek meselesine gelince; bazen planlar tutmuyor. Dünya ekonomisi acayip durumda. Bir kriz olsa ilk etkilenen sektörüz. Şu anda iyi giderken bol bol çalışıp kötü zamanlara hazırlık yapmak gerekiyor. Karınca gibi çalışıp, ağustosböceği gibi takılmamak gerekiyor. Bir de dünyayı gezmeye karar verdiğimde karşıma Ali Kaptan çıktı. Ben bunu bir oyuncu olarak nasıl reddedebilirdim. Hayalim dünyayı gezmek ve yapabilirim. Ara verdiğimde yapacağım.


Hayatınızın kelimesi başarı mı?

Hayır. Benim kelimem mutluluk. Çünkü mutluluğun içinde her şey var.


“Kadir İnanır’ı aradım!”

Erkan Bey, Rıza’yı daha önce Kadir İnanır oynadı. Siz role hazırlanırken İnanır’la görüştünüz mü?

Tabii ki aradım ve neye dikkat etmem gerektiğini sordum. Çünkü biz farklı bir zamanı anlatıyoruz. O zamanın yaşayış biçimi, görüntü dokusu, insanları, örfü ve âdeti bambaşka. Benim burada oynadığım kişi hem işadamı hem de toprak ağası. Teknolojiyi bilen, şirketler ve köy yöneten, bir yandan âşık, diğer taraftan vicdan azabı çeken bir katili oynuyorum. Bu dönemde böyle bir şey oynamak farklı. “Ne yapmam lazım?” dedim. O da fikirlerini söyledi.


“Oğlumu ve eşimi ne kadar görsem kârdır!”

Erkan Petekkaya, “Dila Hanım” Adana’da çekildiği için eşi ve oğlunun da oraya taşındığını söylüyor: “Düzenimizi bozmayabilirdik. Ama ben onları niye İstanbul’da bırakayım? Her zaman yanımda olmalarını isterim. Çünkü o benim çocuğum ve eşim... Onları ne kadar görsem kârdır. Ayrıca oğlumun büyüme çağı ve ona en iyi rol model ben olurum. Onunla arkadaş olmalıyız. Uzakta olunca bu aksardı. Zaten saati belli olmayan bir iş yapıyoruz ve İstanbul’da mecburen vakit geçirdiğimiz yerler fazlaydı. Şimdi oğluma ve eşime çok daha fazla zaman ayırıyorum.”


Röportaj: Oya Doğan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.