Lise yıllarımın en belirleyici sembollerinden biri vapur… Anadolu yakasında oturup Avrupa yakasındaki okullara gitmiş biri olarak geçliğim vapurda geçti desem yeridir. Sabahları 7.15 öğleden sonraları 14.30 vapurları ben ve benim gibi çevre okullarda okuyan öğrencilerin servisliğini yapardı o zaman. Bilmem hala öyle midir?


Hal böyle olunca ilk aşkımı da o vapurdan bulmam pek de şaşırtıcı değil. 14-15 yaşlarındaydım. Her sabah aynı ergen arkadaş grubumla aynı vapurda buluşur, okul yollarını kat ederdim. Dedim ya başka okulların öğrencileri de olurdu vapurda. Bizim kız grubunun yakınlarında yakındaki başka bir liseden oldukları anlaşılan bizden birkaç yaş büyük delikanlılar vardı. Aralarından bir tanesi, uzun boylu, yeşil gözlü, soluk tenli olanı dikkatimi çekiyordu bazı bazı. Herhalde bu dikkat onu da cezbediyordu ki bakışlarını yakalıyordum arada bir. Sonra bu kaçamak bakışlar gittikçe uzadılar; bayağı elle tutulur hale geldiler. Ama utanma var. Kız halimle gidip tanışamıyorum; öyle öğrenmişim yazısız kurallarından hayatın. O bakıyor, ben bakıyorum, vapur yanaşıyor, herkes yoluna gidiyor…


Bu arafta kalmış hale çözüm delikanlının arkadaşlarından geliyor bir gün. Bir arkadaşı ötekine söylermiş gibi benim yakışıklının telefon numarasını bağırıyor. Ama ne bağırmak, hem ben hem bütün vapur ahalisi hem de sağır sultan duyuyor numarayı. Notumu alıyorum. O zamanlar sosyal paylaşım siteleri, akıllı telefonlar filan yok. Ya yüz yüze konuşacaksın ya evden telefonla. İşte ben birkaç gün düşündükten sonra bir gün arıyorum numarayı. O açıyor. Adımı vermiyorum, neden aradığımı söylemiyorum. Anonim bir konuşma geçiyor aramızda. Biliyoruz aslında. Sonra birkaç sefer daha oluyor bu. En sonunda dananın kuyruğu kopuyor.


Bir gün vapurda yanıma geliyor, hafta sonu beni tiyatroya gitmeye davet ediyor… İşte bundan sonra 3 yıl devam eden ve üzerinden seneler geçmesine rağmen içimde tatlı bir anı olarak yaşamını sürdüren o ilk aşk böyle başlıyor… O yakışıklıyla ergenliğimi paylaşıyorum. Hayatımın en zor dönemlerinde yanımda oluyor, hayatı öğreniyoruz ve başka birçok şeyi… Ama serde gençlik var; insan elindekinin kıymetini kaybetmeden anlamıyor. Şimdi o başka bir ülkede yaşıyor. 3 çocuğu var.


Ben hayatımın ilk aşkını, dudağının kenarında yara izi olan, soluk yeşil gözleri olanı tek gözümle sevdiğim için kaybediyorum… Yüreğimde silinmeyen izi kalıyor. Bir de ne zaman Karaköy’den Kadıköy vapuruna binsem 15 yaşıma geri dönüyorum…


Rumuz: X


Unutamadığınız, kimseyle paylaşamadığınız ve artık içinizde tutmak istemediğiniz ilk heyecanlarınızdan birini rumuzunuzla birlikte ilkseferim@hthayat.com e-posta adresine gönderin yayınlayalım.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.