Bir kadının kadın olduğunu nereden anlarsınız? Topuklu ayakkabılarından mı, parfümünden, ses tonundan mı, beden dilinden mi? Hayır; hiçbiri değil! Bir kadının kadın olduğu öncelikle, her şeyin doğrusunu kendisinin bildiğini iddia etmesinden anlaşılır.


    Hiçbir sorunu takıntı haline getirmiyorlar, düşündüklerini açıkça söylüyorlar, duygusal ve fiziksel olarak tatmin olmanın yolunu biliyorlar. Bizse her ilişkide kuşkularla, korkularla, gözyaşlarıyla ve umutsuzlukla zaman kaybediyoruz. Belki de seks ve aşk konusunda artık erkeklerin tavsiyelerine kulak vermemizin zamanı geldi.




    Bir kadının kadın olduğunu nereden anlarsınız? Topuklu ayakkabılarından mı, parfümünden, ses tonundan mı, beden dilinden mi? Hayır; hiçbiri değil! Bir kadının kadın olduğu öncelikle, her şeyin doğrusunu kendisinin bildiğini iddia etmesinden anlaşılır! Şunu kabul edelim ki biz kadınlar, özellikle duygusal ilişkiler söz konusu olduğunda, zihnimizdeki her bir fikir ve prensip kırıntısına sıkı sıkıya yapışırız. Erkeklerle yaşadığımız sorunların temelinde biraz da bu vardır! Karşımızdaki insandan, kafamızdaki modele uymasını, küçücük bir parçası bile taşmadan o boşluğa oturmasını bekleriz ama yani o kadarı da hakkımız değil mi? Bizim kadar bu konulara kafa yoran, ilişkiyi analiz eden, birlikte olduğu kişinin davranışlarını ince psikolojik çözümlemelerle anlamaya çalışan, her bir seks ve aşk hikâyesini arkadaşlarıyla masaya yatırıp otopsiye alan tek bir erkek var mıdır acaba? Yoktur… Erkekler bu işleri bilmezler; daha doğrusu saftırlar. Duygusal ilişkiler konusundaki sezgileri kesinlikle kadınlar kadar gelişmiş değildir; dolayısıyla, en tecrübeli olduğunu iddia eden erkek, biraz dikkatli, zeki ve öngörülü bir kadın karşısında -o kadının deneyimi çok daha az olsa bile- tam bir acemi çaylaktır. Erkek zihninin neden-sonuç ilişkisini temel alan mantık yürütmelere dayanır, bizdeki gibi kuyruğu birbirine değmeyen kırk tilkiye değil! İşte bu sebeple, hemen her kadın, erkekleri duygusal anlamda ‘az gelişmiş’ ve her türlü kişisel tartışmada haksız bulma eğilimindedir. Peki, acaba bugüne kadar meseleye yanlış bakmış olabilir miyiz? Karşı cinsi, ister istemez dâhil olduğu bir alanın dışına iterek, tam olarak ne yapmaya çalışıyoruz? Birlikte olduğumuz erkeklere hep şu mesajı veriyoruz; ‘Sen ilişkiyi yaşa, ilişki üzerine düşünmeyi bana bırak.’ Oysa bazen kadın beyninin karmaşık yapısı ne yazık ki sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmekten başka bir işe yaramıyor. Varsayımlar, ihtimaller, dallandırıp budaklandırmalar, bir sorundan diğerine yapılan göndermeler, basit gerçeklerin önüne geçebiliyor.


    İşte bu noktada erkek zihninin düz ve mantıklı işleyişinden faydalanmaya ihtiyacımız var. İtiraf edelim, aşk ve seks söz konusu olduğunda erkekler pek çok konuda haklılar ve bunu görmek için bizim tek yapmamız gereken, o sımsıkı sarıldığımız ‘doğrularımızı’ kısa bir süre için unutup meseleleri karşı cinsin gözüyle görmeye çalışmak.


    Öyleyse; başlıyoruz.


        1.Seks söz konusu olduğunda eski defterleri açmanın gereği yoktur



        Siz de birlikte olduğu her erkeğin cinsel geçmişini kurcalayan kadınlardansanız, kulübe hoş geldiniz! Özellikle belli bir yaştan sonra epey zorlanacağınız kesin, tabii seçiminizi sofu bir rahipten yana yapmadıysanız! Şunu kabul edin ki bundan sonra ilişkiye girdiğiniz her erkeğin okkalı bir cinsel geçmişi olacak ve hatta bu geçmişin içinde oldukça sıra dışı, hatta uç denilebilecek seks maceraları da bulunabilir. Diyelim ki bunları sizinle paylaştı ya da belki siz eşeleye eşeleye bir şeyler öğrendiniz. Peki, bu bilginin size ne faydası var? Adamın cinsel tarihini yazıp yayınlatacak mısınız? Tez hazırlayan öğretim görevlisi titizliğiyle yaptığınız bu araştırmanın acaba onu daha iyi tanımaktan öte bir sebebi mi var? Mazoşist ruhunuz size hiçbir zaman parçası olamayacağınız bir cinsel geçmişin, başka kadınlarla paylaşılan dokunuşların, zevklerin, heyecanların hayaliyle acı çektirmek istiyor olmasın? Oysa değiştiremeyeceğiniz şeyi kabul etmeyi öğrenmelisiniz. Çünkü hoşunuza gitsin ya da gitmesin, o geçmiş de, o kadınlar da, o deneyimler de sevdiğiniz erkeğin bir parçası. Size gelirken onlarla geldi, o yollardan geçti. Elbette siz de ona gelirken birtakım yollardan geçtiniz. Vardığınız noktada birlikte olmayı seçtiğinize göre, yatakta sizden önce kiminle ne yaptığını düşünmeyi bırakın ve kendi sevişmelerinizin tadını çıkarmaya bakın.


        2.İlişki geminiz batıyorsa, okyanusa atlayıp kaçmayı da bilmelisiniz

        Duygusal ilişkilerdeki çoğu sorunun çözümü vardır; tabii eğer her iki taraf da çözüm yolları üzerinde birlikte çalışmaya sıcak bakıyorsa. Fakat bazen ilişki, son kullanma tarihi geçmiş süt gibidir. İşte bu tip durumlarda nedense biz kadınlar midemizi bozacağımızı bile bile sütü içmeye devam eder, ilişkinin onarılamayacak şekilde parçalandığını gördükten sonra dahi onu kurtarmayı umarız. Erkeklerse mantıklarını devreye sokarak basit bir kârzarar hesabı yapar ve zararlı çıkacaklarını düşündüklerinde yolları ayırmayı seçerler. Bunun duygusuzca bir tutum olduğunu düşünmeyin. Bir ilişkide her iki taraf da kendinden sorumludur ve aslında kendimizi karşı tarafa en çok adadığımız anlarda bile bunu kendimiz için, kendimizi mutlu etmek amacıyla yaparız. Yıpranmış, çürümüş, prangaya dönüşmüş bir bağı koparmayı bilmek duygusuzluk ya da bencillik değil, soğukkanlı ve akıllıca bir karardır. Yani tıpkı erkekler gibi biz de kendimizi düşünmek zorundayız. Zaman geçiyor, hayat akıp gidiyor ve bu yılları yaşamak için ikinci bir şansımız olmayacak. Bunu geç fark edip türlü çeşitli pişmanlıklara boğulmaktansa, bir süre yas tutup sonra yeniden başlamayı, adım adım ilerleyerek ‘onsuz bir hayat’ kurmayı ve zamanı geldiğinde yeni aşklar yaşamayı becerebilmeliyiz. Peki, bir ilişkinin uğruna mücadele etmeye değer olup olmadığını nasıl anlayacaksınız? İşte bu noktada da sezgilerinize güvenmek durumundasınız. Eğer aranızdaki problemler karakter çatışmalarından, ailelerinizden ya da hayattan beklentilerinizin uyuşmamasından kaynaklanıyorsa, bunlar temel sorunlardır ve çözmeye çalışmak, birbirinize eziyet etmenizden başka işe yaramaz. O nedenle, ilişkiniz batan bir gemiyse o gemiyi vaktinde terk edin. Unutmayın ki hiç kimse vazgeçilmez değil ve bir daha kimseyi onun gibi sevemeyeceğinizi düşünmeniz sadece şu anki duygu yoğunluğunuzun ve çaresizliğinizin yarattığı bir yanılsama. Yaşadıklarınızın bir süre sonra gözünüze çok farklı görüneceğini bilin ve zamanın sihirli ellerine güvenin.


        3.Daha fazla seks, daha iyi seks anlamına gelir zira tecrübe kazandırır

        Biz kadınlar yatakta niceliğe değil, niteliğe inanırız. Mesela haftada kaç kez seks yaptığımız değil, bir sevişmenin bizi ne kadar tatmin ettiği önemlidir, öyle değil mi? Fakat acaba seksin niceliğiyle niteliğini birbirinden tamamen ayırmak ne kadar doğru? Zamanında dünyanın sekse en düşkün çifti olduğu iddia edilen Pamela Anderson ve Tommy Lee’yi ele alalım. Acaba bu ikili, yatakta çok zevk aldıkları için mi bu kadar sık sevişiyorlardı, yoksa bu kadar sık seviştikleri için mi yatakta çok zevk alıyorlardı? Muhtemelen ikisi de geçerli. Çünkü daha fazla seksle daha iyi seks arasında sandığımızdan çok daha sıkı bir bağ var. Ne yazık ki erkekler bunu bizden önce keşfetmiş bulunuyorlar. Oysa bu tavuk-yumurta denklemini açmak aslında bizim için de zor değil! Daha sık seks yapmak, doğal olarak cinsellikle daha fazla haşır neşir olmak anlamına gelir. Partnerinizin vücudunun yanı sıra, kendi bedeninizi de daha yakından tanırsınız, yataktaki beklentilerinizde meydana gelen değişimleri daha yakından takip edersiniz, farklı deneyimlere hazır hale gelirsiniz, cesaretiniz artar, ufkunuz açılır. Böylece seks çok daha güzelleşir. Seks güzelleştikçe, sevişmelerinizdeki zevkin dozu arttıkça sevişme isteğiniz de artar ve böylece daha sık yatağa girersiniz. Yani daha fazla seks ile daha iyi seks birbirini besler.


        4.İlişkide her ayrıntıyı konuşmaya gerek yoktur. Bu kişiyi monoton kılar

        Kadınlar yaşadıkları aşkı analiz etmeye çok meraklıdırlar… Eh bu merakın bir de; ‘analizi rapor halinde sunma’ bölümü vardır tabii. Pek çoğumuz, birlikte olduğumuz erkeğin düşünmediğine, hatta fark etmediğine inandığımız noktaları görmesini, kısacası uyanmasını sağlamak için bunları onunla paylaşmak isteriz. Birtakım sorular sorarak onun da ilişkiyi sorgulamasını sağlamaya çalışırız. Erkeklerse bundan tek kelimeyle tiksinirler!


        Yeryüzünde, birlikte olduğu kadının; ‘Ne olacağız? Bu ilişki nereye gidiyor? Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Ben senin için neyim?’ gibi sorularını cevaplamaktan nefret etmeyen tek bir erkek yoktur. Laf aramızda, çok da haksız sayılmazlar. O kadınca konuşmalar uzadıkça benzer şeyler söylenir, cevabı ancak yaşanarak görülebilecek sorular sorulur, yok yere hır çıkarılır. Bu konuda pek de zekice hareket ediyor sayılmayız; çünkü sonunda başardığımız tek şey, kendimizi sevgilimizin gözünde itici kılmaktır. Aslında kötü bir niyetimiz yok, sadece konuşmayı seviyoruz. Fakat bazen niyet iyi olsa da sonuç kötü olabiliyor. Erkekler her hareketlerinin, ilişkideki her ayrıntının, her gündelik olayın sürekli analiz edilmesinden ve bu analizlerin meseleyi olduğundan çok daha ciddi, gereksizce ciddi bir boyuta taşımasından hiç hoşlanmazlar ve aslında biz de hoşlanmamalıyız. Onları taklit etmek için değil; bu yaptığımız asıl bize korkunç enerji ve zaman kaybettirdiği, üstelik de ilişkimizi tehlikeye attığı için. Eğer düzgün ve huzurlu bir beraberlik yaşamak istiyorsak bunun tek yolunun, o beraberliğin içinde boğulmak yerine zaman zaman ona mesafe almak, üçüncü bir kişi gibi dışarıdan bakmak ve yeri geldiğinde biraz cool davranmak olduğunu kabul etmeliyiz. Spontane tepkiler her zaman iyi değildir, bazen tepki vermeden önce biraz beklemek gerekir. Bunu kesinlikle; “İçten değil, hesaplı davranalım” şeklinde algılamayın. İçtenlik, dürüstlük başka bir şey ama insan ilişkileri, özellikle de kadın-erkek ilişkileri zordur, karmaşıktır, hassastır ve bu ilişkilerde bazen kendimizi bile tanıyamaz, kimi zaman kendi davranışımız karşısında hayrete düşeriz. O yüzden, üzerinde konuşulması gerekenle bir süre buza yatırılması ya da belki hiç dile getirilmemesi gerekeni ayırt etmeyi bilmeliyiz; tıpkı erkekler gibi.


        5. Bazen sessizlik en güzel iletişim yöntemlerinden biridir

        Biz kadınlardaki konuşma takıntısının bir diğer sebebi de, uzun ve derin sessizliklerden son derece rahatsız olmamız. Bu tür sessizlikler genelde ilişkinin ilk başlarında -iki taraf birbirini yeterince iyi tanımadığı için- ve uzun zamandır süren ilişkilerde -iki taraf birbirini fazla iyi tanıdığı için- ortaya çıkar. Bizse boşlukları birtakım gevezeliklerle, olmadı, mızıldanıp kapris yaparak doldurmak için insanlık dışı bir efor sarf ederiz. Yeter ki şu sessizlik bozulsun, yeter ki konuşmuş olalım. Hâlbuki erkekler, paylaşım için her zaman kelimelere gerek olmadığını gayet iyi bilirler. Zaten onlar gündelik hayatlarında da o kelimeleri gayet ekonomik kullandıkları için, sessizlikten rahatsız olmaz, hatta zevk alırlar. Gerçekten de iki kişinin plajda oturup hiç konuşmadan dalgaların müziğini dinlemesi ya da bir kafede karşılıklı kitap okuması büyük bir zevktir. Bu tür sessizlikler, o iki kişinin kendi dünyalarına dalıp birbirlerinden koptukları anlamına gelmez; çünkü aslında birbirlerinin yanında olduklarını bilirler, bunu duyumsar ve bundan mutluluk duyarlar. Sessizliği paylaşmak, güzel bir sohbet kadar zevklidir ve eğer biz de bu zevki keşfedersek, birlikte olduğumuz erkekle ilişkimize farklı bir boyut ekleyebiliriz. Bu arada, hayatımızdaki o özel insanla iletişim kurarken dikkate almamız gereken bir başka noktayı da belirtmeden geçmeyelim: dinlemeyi bilmek. Karşı tarafın sözünü kesmeden, onun düşüncelerini toparlamasını sabırla bekleyerek, ağzından çıkanlara odaklanarak dinlemek, gerçekten dinlemek. Erkeklerin gözünde hiçbir kadın, onları dinlemeyi bilen bir kadın kadar çekici olamaz. Buna alışık olmadıkları için, o kadını nadir bulunur değerli bir taş gibi görürler.


        6.Ara sıra etrafa göz atmak sorun değildir, hatta sağlıklıdır

        Elbette, bir kadınla bir erkek ilişki yaşıyorlarsa gözleri birbirlerinden başka kimseyi ama hiç kimseyi görmemeli fakat hayatın görselliğe dayandığı bir çağda ne yazık ki bu pek de mümkün görünmüyor. Biz ideal olanın değil, gerçekleştirilebilir olanın peşindeyiz. Dolayısıyla, bu konuda erkekleri kendimize örnek almamızın hiçbir mahsuru yok. Kabul edelim, insan çevresine bakar. Karşı cinse daha da fazla bakar. Ne de olsa sadece göz temasından söz ediyoruz. Üstelik bizim de bu konuda erkeklerden aşağı kalır yanımız yok. Hatta bazı çiftler, çevrelerinde gördükleri güzel kadınlara ve yakışıklı erkeklere birlikte bakıyorlar. Bu hiç de sapıkça bir davranış değil, aksine, o kadınla o erkeğin birbirlerine duydukları güvenin ve ilişkide bazı aşamaları geçmiş olduklarının kanıtı. Aralarında öyle bir güven bağı var ki, çevrelerindeki güzel insanları birer tablo gibi inceliyor ve yorum yapıyorlar. Bunu yaparken de o insanlarla herhangi bir yakınlaşmaya gitme planı kurmuyorlar. Uzun lafın kısası, sevgiliniz restoranda otururken gözlerini arka masadaki kadına şöyle bir değdirdiyse, bu onun gözünün dışarıda olduğu anlamına gelmez! Şunu aklınızdan çıkarmayın ki o, sizinle beraber olmak istediği için sizinle beraber, dünyada sizden güzel kadın bulunmadığı için değil. O nedenle, bu küçük anları olay haline getirmekten vazgeçin. Siz sevgilinizin bakışlarına değil, karakterine bakın; başka kadınlarla ilgileniyorsa bunu zaten anlarsınız. Fakat bakma konusunda içiniz rahat olsun, hatta siz de kendinizi bu zevkten mahrum etmeyin. Ne de olsa, kadın ya da erkek, her güzellik bakılmaya ve takdir edilmeye değerdir. Hatta çok beğenirseniz fotoğrafını bile çekebilirsiniz!


        7.Seks, zihin okuma seansı değil, birlikte yaşanan bir zevk oyunudur

        Yatakta hoşumuza giden şeyler var, gitmeyenler var, vücudumuzun bazı yerlerine dokunulmasına bayılıyoruz, bazı yerlerini özenle saklıyoruz ve birlikte yatağa girdiğimiz erkekten bütün bunları daha baştan ezbere bilmesini bekliyoruz. Oysa erkekler isteklerini açıkça dile getirmekte bir sakınca görmüyorlar; demek ki onlar için anlamı kalıyor. Eğer siz de yatakta yorumsuz kalan ve sonra arkadaşlarına dert yanan kadınlardansanız, bilin ki doğru yolda değilsiniz ve partnerinize haksızlık ediyorsunuz. O bir erkek, medyum değil, dolayısıyla aklınızdan neler geçtiğini bilemez. Hele ilişkiniz yeniyse, yataktaki damak zevkinizi de bilmesi mümkün değil. Bütün bunları ona ancak siz öğretebilirsiniz, siz gösterebilir ya da söyleyebilirsiniz. Bunun aşkla, birbirini çok sevmekle, ortak ilgi alanlarıyla, ‘İkimizin de canı aynı yemeği istemiş, ruh ikizi gibiyiz’le hiçbir ilgisi yok. Onunla aranızda ruhsal bir bağ olduğuna inanıyorsanız bile bu bağın yatakta geçerli olmadığını bilin ve ona göre hareket edin. Hatta konuşmaya bir an önce başlayın; çünkü ne kadar gecikirseniz, seksteki tercihlerinizi dile getirmeniz o kadar zorlaşacaktır. Üstelik; ‘Bu kadar zamandır hiçbir şey söylemedin, demek ki zevk alıyormuş numarası yaptın’ gibi bir suçlamayla da karşı karşıya kalabilirsiniz. Seks, ipleri sizin elinizde olan bir oyun ve birlikte üzerinde çalışarak bu oyunu daha renkli ve cazip hale getirmeniz mümkün. Kendinizi ve sevdiğiniz erkeği bu şanstan mahrum bırakmayın.

        Facebook Yorumları

        YORUMLAR

        Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
        • Misafir süper :)
          CEVAPLA
        • Misafir Bence gayet haklı bir yazı olmuş kadınları küçük düşürme durumu falanda yok feministlik taslamayı bırakın bir çok ilişkinin bitmesine sebep olan ufak hatalar nasıl düzelir bu anlatılmış kadın düşüncesi erkek düşüncesi ikiside açıklanmış
          CEVAPLA

        İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.