Lotus doğum, son yıllarda adını daha sık duymaya başladığımız antik bir doğum geleneği. Bebeğin doğumundan sonra göbek kordonunun hiç kesilmemesini, göbek bağı kendiliğinden kuruyup düşene kadar bebekle plasentanın bağının sürdürülmesini içeren bir uygulama olan lotus doğum, aynı zamanda bazı riskler de içeriyor olabileceğinden dolayı sık sık gündeme geliyor ve çeşitli lotus doğum hikayeleri, ana akım medyada da yer almaya başlıyor.

Nick ve Vanessa Fisher çiftinin ikinci doğumlarının hikayesi de, milyonlarca takipçisi olan Independent gazetesinin web sayfasında yayınlandı.

Evde tamamen doğal bir doğum yapmayı planlayan çift, doğumdan sonrasını planlarken, bebeğin göbek kordonundan geç ayrılmasının onun için en iyisi olduğunu öğrendikten sonra, lotus doğum fikrine sıcak bakmaya başlamış. Vanessa Fisher, “Doğumda rahimden çıkartılan bebek büyük bir çabuklukla göbek kordonundan ve plasentadan ayrılıyor, bu tür bir işlemin bebek için duygusal olarak travmatik olabileceğini düşünüyorum. Bebeğin kordonundan ve plasentadan daha yavaş, doğal bir hızda ayrılması, bebek için çok daha iyi, çok daha nazik bir geçiş olmalı” diyerek lotus doğum hikayelerini anlattı.

“Göbek kordonu kendiliğinden düşene kadar plasenta görevini sonuna kadar tamamlayabilir ve içerdiği bütün besleyici maddeleri bebeğe geçirebilir. Bebek açısından da bağlanma için yumuşak bir fırsat yaratılmış olur.”

Bebek Ashton’un plasentası, kendiliğinden düşene kadar bezden yapılmış bir kesenin içinde tutulmuş. Anne Vanessa, “plasentanın yıkanması, kurutulması ve bakımı biraz zordu aslında ama bebeğimin iyiliği için hepsine değerdi” diyor.

Doğumdan sonra plasentayı sadece suyla yıkadıklarını ve kuruduktan sonra da lavanta, civanperçemi, biberiye, gül yaprakları ve tuz ile sararak sakladıklarını anlatan çift, bitkilerin kokuyu da önlediğini ifade ediyor.

“Duygusal olarak, lotus doğumun bebeklere çok iyi geldiğini, bebeğimizin çok daha sakin ve huzurlu olduğunu söyleyebiliriz.”