Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sezaryen ameliyatının ancak zorunlu gerekçeler nedeniyle yapılması ve bu operasyonların normal doğumlara olan oranının %15’i geçmemesi gerektiğini belirlemişti. Ancak ülkemizde sezaryen oranları her geçen yıl daha da artıyor.


2016’da %37 olduğu belirlenen sezaryen oranı, bu yıl %53 civarına yükselmiş durumda. Anadolu Ajansı’nın derlediği verilere göre, geçtiğimiz yıl ülkemizde meydana gelen bir milyon 248 bin 41 doğumun 676 bin 152’si sezaryenle gerçekleşti.





En çok özel hastanelerde sezaryen yapılıyor


Sezaryen oranları özellikle özel hastanelerde büyük ölçüde yükseliyor. 2016 yılında özel hastanelerdeki doğumların %71’i sezaryenle gerçekleşti. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ bu oranların kabul edilemez olduğunu söyleyerek acilen önlem alınması gerektiğini belirtmişti.


Sezaryene ceza gelebilir mi?


Recep Akdağ, daha önce de sezaryen doğumlarla ilgili yaptığı açıklamalarda sezaryen oranı haddinden fazla olan kurumlara yaptırım uygulanabileceğini dile getirmişti. Şubat 2017’deki konuşmasında da şu sözleri yineledi: "Bilimsel komisyonlar kuracağız ve bu komisyonlar, hastanelerdeki sezaryen oranlarını bilimsel kriterlere göre inceleyecek. Gereksiz sezaryen oranları en yüksek olan hastaneleri cezalandıracağız. Gereksiz sezaryenin en yüksek yapıldığı hastanelerde sezaryen ameliyatlarını yapan ekibi eğitime alacağız."



Yeni bakan da aynı fikirde


Temmuz ayında yapılan Bakanlar Kurulu değişiklikleri ile yeni Sağlık Bakanı olarak görevlendirilen Ahmet Demircan da, Temmuz ayında düzenlenen Sezaryen Oranlarının Azaltılmasında Etkili Yöntemler Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada sezaryen doğumla ilgili görüşlerini ifade etmişti. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan şunları söyledi: "Sezaryen bir doğum yöntemi değil, bir cerrahi müdahale, ameliyattır ve ancak bir endikasyon olduğunda başvurulacak bir uygulama olmalıdır. Anne ve bebek sağlığı için gerektiğinde hayat kurtarıcı bir müdahaledir elbette. Sezaryenin normal doğumdan fazla kullanılıyor olması gerçekten düşündürücüdür. Şu anda ulaştığımız rakamlara göre, sezaryen normal doğumunun önüne geçmiştir. Bu düşündürmeli. Çünkü bu sonuç bilime uygun bir sonuç değildir. Endikasyonu koyan hekimlerimizin bu konuyu bilim açısından değerlendireceklerine ve sorgulayacaklarına inanıyorum. Ülkemizdeki hekimlerin de bu olumsuz sonuçtan rahatsız olduklarına inanmak istiyorum, muhakkak ki rahatsızlar. Burada düzeltilmesi gereken bir nokta var ve onun üzerinde durarak, bunu düzeltmek zorundayız."


Aynı sempozyumda konuşan Emine Erdoğan da "Ülkemizdeki yüzde 53 sezaryen oranını, Fransa'daki yüzde 20, Hollanda'daki yüzde 15'ler seviyesine indirmek için büyük bir seferberlik başlatmalıyız" diyerek konunun önemini vurguladı.



Sezaryen oranlarının azaltılabilmesi için ebe desteği şart


İstanbul Bahçelievler Devlet Hastanesi’nde Başhekim Yardımcısı olarak görev yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Semra Özer’e konuyla ilgili görüşlerini sorduk.


Dr. Semra Özer, sezaryen oranlarının azaltılabilmesi için öncelikle doğum ortamlarının iyileştirilmesi ve ebe sayısının arttırılması gerektiğini ifade ediyor. Normal doğum sürecini takip edecek ve doğumdan sonra da anne-bebek bağlanması sağlanırken anne ile birlikte olabilecek, birebir destek verebilecek ebeler yeterli sayıda olduğunda sezaryene duyulan ihtiyacın azalacağını vurgulayan Özer, Sağlık Bakanlığı’nın doğumları iyileştirmek için elinden geleni yaptığını ancak çok daha uzun vadeli ve ciddi çalışmalar yapılması gerektiği görüşünde.


Anne veya bebek ölmeyecekse sezaryen yapılmamalı


Bugüne kadar tüm uzmanların, üstelik hükümet yetkililerinin de ifade ettiği üzere sezaryen, normal doğuma alternatif bir seçenek değil, bir hayat kurtarma operasyonu. Ancak normal doğumların normal bir şekilde ilerleyebilmesi için uygun ortam ve ekip sağlanamadığında, doğuma müdahaleler de artıyor, hatta birçok doğum sezaryenle gerçekleşmek durumunda kalıyor. Semra Özer, bu tür doğumları ‘vajeryen’ olarak nitelendiriyor: “Sezaryen ameliyatları ‘Vajeryen olacağına sezaryen olsun’ diyerek yapılıyor, yoksa kimse sezaryen yaptığında daha çok kazanmıyor.”



“Doktorlara veya hastanelere sezaryen oranları ile ilgili kısıtlamalar ve cezalar getirilmesi de çözüm olmayacak. Sezaryen ihtimali olan gebeleri kabul etmeyerek ya da başka yöntemlere başvurarak hastanenin sezaryen oranını düşürme yoluna gidebilir hekimler. Doktorlar hukuken de kendini güvende hissetmiyor, doğumda bir sorun olduğunda ailenin dava açmasından çekiniyor ve normal doğum sürecine hazır olmayan bir gebeyi sezaryene almayı tercih edebiliyor.


Önce sezaryen sebeplerini ortadan kaldırmalıyız


“Sezaryene götüren sebepler ortadan kaldırılmadan doktorları cezalandırmak kesinlikle işe yaramayacaktır. Normal doğum ile vajeryen ayrımının yapılmaması, doğum ortamlarının normal doğumu teşvik edecek biçimde düzenlenememesi sezaryen oranlarını arttırıyor. Medyanın da konuya özel ilgi gösterip dilini değiştirmesi gerekiyor, ‘normal doğumda ısrar etti bebeğini kaybetti’ türevi korku hikayelerinin böyle bir üslupla yayınlanması halkı endişeye sürüklüyor.”


Her doğuma bir ebe


Semra Özer, sezaryen oranlarının azaltılması için atılması gereken en önemli adımın ebe sayısının arttırılması olduğunu vurguluyor. Alanında uzman, doğumda birebir destek verebilecek yeterlilikte eğitimli ebeler sayesinde normal doğumların da güvenle, normal seyrinde ilerlemesi kolaylaşıyor. 7/24 hastanede nöbette olan ebe sayısı arttırıldığında, normal doğumların kolaylaşacağı ve sayısının artacağına kesin gözüyle bakılıyor. Süreci takip edebilecek uzmanların varlığında doktorlar da sezaryen kararı vermeden önce tüm doğal yöntemlerin denendiğinden emin olabilecek.



Doğum ortamları iyileştirilmeli


Doğum yapan annenin kendini güvende hissettiği bir ortamda olması, doğumu mümkün kılan doğal hormonların işlevlerini yerine getirebilmesi için son derece önemli. Doğumhanelerin anneleri ve bebekleri bir arada rahat ettirecek, güvende hissettirecek şekilde düzenlenmesinin de bu açıdan sezaryen oranını azaltmada önemli bir yeri var.


Aynı zamanda Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olan ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Op. Dr. Sare Davutoğlu da 2015 yılında yaptığı bir konuşmada doğum ortamının önemini vurgulamıştı. 20-30 sene önceki doğum ortamlarının kadınlar için oldukça korkutucu olduğunu ifade eden Davutoğlu, günümüzde artık daha ferah bir doğumhane anlayışının yaygınlaştığını ancak yine de bunun her hastanede standart haline getirilmesi gerektiğini söylemişti.



Doğuma hazırlık eğitimleri büyük önem taşıyor

Ailelerin hamilelik ve doğumla ilgili bilinçlenmesinin en iyi yollarndan biri de doğuma hazırlık eğitimleri. Son yıllarda ülkemizde yaygınlaşmaya başlayan bu eğitimleri artık Sağlık Bakanlığı da destekliyor. Pek çok özel hastanede olduğu gibi bazı devlet hastanelerinde de gebe okulları açılıyor, özel olarak doğuma hazırlık eğitimi veren uzmanların sayısı da gün geçtikçe artıyor. Doğum hakkında bilgilenmek ve bilinçlenmek, doğum korkusunu azaltarak ve normal doğumu teşvik ederek bebek bekleyen annelerin sezaryeni tercih etmesinin de önüne geçebiliyor.





YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir türkiyede çocuk istismarı ve kadına şiddet türkiyenin en saygı duyulan mesleğine sahip doktorlar tarafından doğumda başlıyor. normal doğumla dünyaya gelmek her canlının hakkıdır ve doktorların sezeryanı seçenek olarak sunması onları birinci suçlu hale getirir. kadın sezeryan ameliyatıyla kesilip biçiliyor sezeryan sonrası çocuğunu bile kucağına alıp emziremiyor. bir annenin en mutlu anı kasap paragöz doktorların müdahalesiyle gölgeleniyor. bunun önüne geçmek için yapılacak öncelikli iş doğumların hastanelerde doktorlara değil ebelere emanet edilmesidir.
    CEVAPLA
  • Misafir
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.