Eğer istersek her şeyi başarırız ama önce oturup düşünmeliyiz. Analiz ederek gerçeklerin peşine düşmeliyiz ve bunu yaparken de içimizdeki güçten destek almalıyız. Hepimize geçmiş olsun!


Bu satırları yazmak istemezdim ama yazarak kitlelere ulaşabiliyoruz. Ülkemizi kasıp kavuran doğal afet nedeniyle hepimiz yastayız ve üzgünüz, ancak toplum olarak uyarıları dikkate almadan yaşıyoruz, dolayısıyla önlem alma konusunda da başarıya ulaşamıyoruz.


Anı yaşamak, günü mutlu geçirmek ve hiçbir şey olmamış ve olmayacakmış gibi hareket etmek her ne kadar anlamlı olsa da önceden alınmış tedbirler hayatımızı kurtarabilir.


Mesela Japonya buna en iyi örneklerden biri! Japonlar depreme dayanıklı, esneme payı olan çelik raylı konstrüksiyon evler yaparken, bizler de çok fazla katı olan binalar yapıyoruz. Eski sisteme geri dönüp, bahçeli ve yatay mimari evler inşa etmeliyiz, ancak bu şekilde biraz önüne geçebiliriz. Doğal parkları ve yeşil alanlar çoğaltarak eko sistemi yeniden canlandırmalıyız, aksi takdirde doğa bizden intikam almaya devam edecek.


Sorumlusu kim?

Peki, bunun sorumlusu kim? Sorumlusu biziz, kendi kendimizi bu hale getirdik. Doğanın işleyişini ve ruhunu bozduk, nefes alacak alanlar bırakmadık ve binaların arasında sıkışıp kaldık! İklim krizine, afetlere ve daha birçok kötücül olaya sebep olduk. İnsanlar olarak dünyayı bozduk, ama şunun altını renkli kalemlerle çizmek gerek: doğa her şeye rağmen ayakta kalmayı başarıyor, kendini yeniden sentezliyor, ama bu demek değil ki, günün birinde yok olmayacak…


Soruyorum size; binaların arasında nasıl oksijen alabiliriz? Bu kadar sıkışık ve birbirine bitişik binalar yapılmasa bu halde olmazdık. Kapitalizm ve kentleşmenin getirdiği sorunlarla beraber ekolojik hayatı elimizin tersiyle ittik ta ki bugüne değin… Şimdi o kayıpları geri getirmeniz mümkün değil, üzülmek, ağlamak ve veryansın etmek de çözüm değil, asıl çözüm yeni stratejiler oluşturarak geleceği inşa etmektir.


Bugünden ders alarak, yarınınızı kurtarın! Ekolojik bir toplum yaratma algısı devrimde, felaketten kurtulmak da doğada gizlidir. Sığınacak tek alanımız doğadır, çünkü biz onu ne kadar üzsek de o bizi hep kabul eder. Tabii bunun da bir limiti vardır, her evin çöküşünde doğa da zarar görüyor ve yıkım oluyor. Çin’den gelen sentetik malzemelerle üretilen evlerin, ömürleri insanlar gibi kısa oluyor. O yüzden buna bir son verilmeli!


Minima Moralia

‘Minima Moralia’ romanında Adorno der ki, “Yanlış hayat doğru yaşanmaz.Bir labirent çukuruna düştüyseniz, önce o çukuru kazmayı bırakmanız gerekir. Yanlış bir hayata uyum sağlamaya zorlayıcı eylemlerle, onu doğru yaşamaya çalışmak neredeyse imkânsız ve anlamsızdır. Bizden tek istenen uymacılıktır, bunu şu şekilde düşünebiliriz: “her şeye mış gibi yap, olmasa da yap”. Bu oyunu sizce ne kadar sürdürebiliriz?


Gemi batıyor, zaiyatımız giderek çoğalıyor ve biz sadece vah vah diyoruz. Keşke o kadarla kalsa… Depremin altındakilerle dalga geçenler bile var, onlara söylenecek tek şey var: sevgisiz büyüyen kötü tohumlar.


Hem ekolojiye hem de insanlığa kötü tohum ektik ve dönüp dolaşıp ayağımıza dolanıyor. İçinde bulunduğumuz durumun suçlularıyız, bu hiç değişmeyecek. Çoğu kişi nasılsa yapacak bir şey yok olan oldu diyor olabilir, ancak her zaman yapılabilecek bir şey vardır, o da şu: doğadan ve toplumdan özür dilemek!


Toplumun ruh sağlığı pandemiyle bozulmuşken şimdi de depremlerle psikolojik olarak daha da yıpranıyor. Her yeni güne uyandığınızda içinizde bir suçluluk hissediyorsanız, hala bir kırıntı var demektir, eğer suçluluk yoksa o halde kendiniz için her şeyin sonudur, ama unutmayın sonun başlangıcı daha iyi olabilir, tabi Adorno’nun sözünü tersine çevirebiliyorsanız…


İlkellik masumdu

Birey olarak yaşamınızın gereklerini yerine getirerek yeni bir yola adım atabilirsiniz. Önünüze konulan her şeyi olduğu gibi kabul etmeyin, okuyun araştırın ve analiz edin. Hurafeler ve komplo teorileri her zaman konuşulduğu için, sosyal medyaya karşı temkinli olmakta fayda var. Konuştukça daha çok vakit kaybediyoruz, icraata geçmemiz gerek.


Hani ilkellik diye adlandırdığımız dönem var ya, o dönem çok masumdu aslında… İlkelliğe geri dönemeyiz belki ama, en azından bazı retro etkileri içimizde canlandırarak yaşamımızı iyileştirebiliriz. Bu depremden yola çıkarak, bugün bir dönüşüm geçirmek için yüzünüzü doğaya dönün, evlerinizdeki kötü enerjiyi uzaklaştırmak için her odaya bir bitki koyun, o bitkiler radyasyona karşı birebirdir!


Tüm bunlardan ziyade dikkat çekmek istediğim asıl mevzu ise inşaat yapılarının deprem davranışının tespiti üzerine olan olasılıkların değerlendirilmesi yönünde…


Yeni dünya yazarı Taner Aksel

Yeni Dünya kitabının yazarı Taner Aksel 2008 yılındaki küresel ekonomik krize yol açan insan davranışı ile yapıların deprem davranışı arasında benzerlik bulmuş ve iki yıl süren bir araştırmanın neticesinde iklim değişikliğine vurgu yaparak Kritik Eşik kitabını kaleme almıştır.


Bir paragrafta şu geçmektedir: "Doğada bir şeyler değişiyor ve bu değişim doğanın kendi düzeninden kaynaklanmıyor; güneşteki patlamalardan veya güneş ışınlarındaki artıştan da kaynaklanmıyor; Allah’tan hiç kaynaklanmıyor. Bu değişimin asıl nedeni ve kaynağı insanların ta kendisi: hızlı nüfus artışı ve hızlı şehirleşme ile doğanın kirletilmesi, doğal ekosistemlerin yok edilmesi; hızla artan insan aktiviteleri ve tüketim ile havaya salınan sera gazları, dünyanın tüm dengelerini ve tüm yaşamı tehdit eden büyük bir değişime neden oluyor ve kritik eşikler aşılıyor.”


İnsanların ölümünden ve bugünkü afetlerden sorumlu bireyler olarak yanlış yerlere şehirler kurduk, kalitesiz binalar yaptık, o yüzden oturup önce bunu sorgulamalıyız. Yanlışlarımızı bilerek yaşamaya devam ettik.


Sonuç olarak; bir sürü insan kan ağlıyor, uzaktan sadece seyrediyoruz, ama görevlerimizi yerimize getirmiyoruz. Bu bize yapılan en büyük çağrıdır, bundan daha büyük bir çağrı olamaz. Madem üzülüyoruz, madem uyuyamıyoruz o halde sorunun kökenine inelim. Bir hafta yas ilan edildi, peki bir hafta sonra her şey eskiye dönecek mi? Sanmıyorum! Herkes bir müddet sonra hayatlarına dönecek, biz de eko sistemin koruyucuları olarak var gücümüzle çalışacağız, ancak bizim de yardıma ihtiyacımız var. Buradan sesleniyorum, lütfen doğayı sevin ve ona sahip çıkın. Akıllanmak için hala çok geç değil. 10 şehirde yıkım var ve bu giderek çoğalmadan hep birlikte önüne geçelim.


Arzu Çevikalp

arzucevikalp@gmail.com



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.