Günlük hayatın içerisinde sürekli insanlarla iç içe yaşıyoruz ve her gün yüzlerce tavır ve tutuma karşı bir tepki yeni tutum geliştiriyoruz. Ve aslında belli bir süre sonra bu geliştirdiğimiz tutumlar birden bire kişiliğimiz haline dönüşüyor ve bazen ne yazık ki, artık o tutumumuz bizim yaşam şeklimiz ve karakterimiz haline gelebiliyor.





Ya odaya girdiğimizde odayı aydınlatan ya da odadan çıktığımızda odayı aydınlatan kişi oluyoruz. Bu noktada tabii ki hangisi olmak istediğinizi seçmek tamamen sizin tercihiniz…





Peki, nedir "Tutum" denilen şey nedir?



Davranışlarınızla anlatılan, içten gelen bir duygu aslında… Vücut dili ve yüz ifadeniz ile anlattığınızdan biraz da bulaşıcı. Olumlu veya olumsuz tutumunuz çevrenizdekileri inanılmaz etkiliyor. Bir arkadaşınız sizi sürekli eleştiriyorsa ruh halinizi bir düşünün ya da sizi onayladığında. İkisi arasındaki farkı görmemek imkansız.





Tutum aslında, gerçek benliğinizin gelişmiş insanı. Kökleri içimizde, meyveleri dışımızda olan şeydir. Kimi zaman bizim en iyi dostumuz, kimi zaman en kötü düşmanımız. Sözcüklerimizden daha dürüst ve daha duyarlı… En önemlisi de geçmişimizin tüm kayıtlarını tutar. Aynı durumlara verilen tepkilerin tamamı aslında tutum.





Ve tutumunuzla birlikte, hayatınız boyunca yanınızda taşıdığınız en önemli şey insanlarla olan ilişkiniz.



İnsanlar kolay yaratıklar değil. Birisine gökyüzünde 300 milyon yıldız olduğunu söyleyin buna inanacaktır. Yanındaki bank boyalı oraya oturma dediğiniz zaman kesinlikle eliyle kontrol edecektir. Kısacası kendi hislerine güvenecektir. Soyut ve somut arasındaki inancı test etmeye çalışacaktır. Hepimiz yaşamışızdır buna benzer olayları.



İlişkiler öylesine enteresan ki; Biz diğer insanların ayakkabılarını giyip yürümedikçe, onların gözleri ile hayata bakmadıkça doğru tutumları geliştiremiyoruz.





Ve tutumumuzu belirleyen en önemli noktalardan bir diğeri de, karşınıza çıkan engellerle nasıl mücadele ettiğiniz. Engeller genelde hep hayatınızda karşınıza çıkan ve belki de yıllarca beklediğiniz fırsatlar varken karşınıza çıkar. Artık tamda bu noktada esas olan engellere ve fırsatlara karşı olan tutumunuz. Hayatta her fırsatın bir engeli ve her engelin bir fırsatı var.





Biley taşı sizi ezer mi, parlatır mı? Bir düşünün...





Hiçbir toplum barış zamanında güçlü liderler yaratamamıştır. Çünkü zor zamanlarda üstün tutuma sahip insanlar, üstün başarı ortaya koyarlar.





Uçurtmalar hep rüzgara karşı yükselir, rüzgarla birlikte değil. Karşınıza çıkan engellerde eleştirildiğiniz zamanlarda, eleştirilere izin verin. Çünkü onlar sizi yükselten güç olacak. Tıpkı uçurtma onu aşağıya bağlayan ve denetleyen ipin gerilimi olmadan nasıl uçamazsa, yaşamda sizin için aynı şekilde geçerli.



Napolyon'un başarı hikâyelerini okuduğunuzda şunu görürsünüz. Napolyon, alçak gönüllü ve yoksul bir ailenin çocuğu. Sürekli okul arkadaşları onunla dalga geçiyor ve onu aşağılıyorlar. O ise kendini kitaplarına adıyor, sürekli çalışıyor ve sınıfının en akıllısı olarak kendini kabullendiriyor.





Çince her sözcük bir sembolle ifade edilir. İki sembol bir araya geldiğinde, oluşan sembolün ilk sembolden farklı bir anlamı vardır. Ve Çince de erkek ve kadın sembolü bir araya geldiğinde "iyi"yi ifade ediyor. Aynı şey engeller ve fırsatlar içinde geçerli. Fırsatlar sorunların içindedir.



Ve Edison der ki: "Fırsatların sayısı, onları görecek insanların sayısından fazladır."





Sorunları fırsat olarak görmek sizin elinizde ya da sizi aşağıya çeken unsurlar olarak görmekte.




Bu ikisi arasında ki tek fark sizin tutumunuz... Hayata karşı pozitif tutumlarınızla yaşadığınız günlerde birlikte olmak dileği ile.


Sezin Kuruşcu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.