Çoğu insan kendi seçimi olarak, çoğu insanda kendisinden başka kimseden sorumlu olmak istemediği için yalnızlığı seçiyor.


Güzel bir şey olduğunda paylaşacak birini aradığımız zaman kimsenin olmadığı aklımıza geliyor ve o güzel şey çokta önemli bir şey olmaktan çıkıyor. Bir şeyin yokluğunun farkına varmamız çoğunlukla o şeye ihtiyaç duyduğumuz anda gerçekleşir. Yalnızlığının farkına varan kişi yalnızlığı bir süreç olarak yaşar çünkü önceleri yalnız değildir.


Aslında yalnızlık denen şeyin ne olduğunu, nereye varabileceğini bilmiyoruz. Herkese içinde dostluk var gözüyle bakmamak gerekiyor, bazen insanların yüzleri bir resim galerisinden öteye bir anlam taşıyamayabiliyor, konuşmalar da bir zilin çınlaması gibi olabiliyor. Gözle görülen, elle tutulan somut ihtiyaçlarımızı karşılamak kolay önemli olan duygular gibi soyut olanların karşılanabilmesi.


Biriyle ilişki halinde olmamak mı, arkadaş grubunun olmaması mı, sosyal olmasına rağmen tek başına yaşamak mı? Değişken bir şey duygu durumu, bazen kalabalık bir masada otururken yalnızız, bazen evde otururken. Birilerinin varlığı veya yokluğu yalnız hissettirmese bile genel olarak iletişimde olmak zorunluluğu doğuruyor varlıkları.


Birlikte olmanın ne demek olduğunu bilmeyenler kadar kimse yalnız değildir. Analiz yapar, düşünür, okur, garipser ama uyum sağlayamaz. Bir şeyin yokluğu o şeyin yaşanmışlığına ya da hiç yaşanmamışlığına kanıttır. Hiç yaşamamışlar konuyu merak ve hayal ederler, yaşamışlar ise artık tanıdığı, bildiği ve kaybettikten sonra kıymetini anladığı o kavramın yasını tutarlar. İlk önce merak edip hayal ederler ve girişimleri olur ama kötü tecrübelere dönüşen girişimlerdir bunlar sonra saçma sapan şeyler yaşayıp dururlar. Biraz zaman geçince yaşamadığı şeyin hiç yaşanmadığına inanır, sahteliklerle dolu gizli bir sözleşme çerçevesinde yaşanır bazı şeyler. İnsanların birbirine çıkarlar uğrunda tahammül etmesinin adına sosyalleşme der, yaşamadığı şeyi gözlemledikçe belgesel izlemiş gibi olur. Çift taraflı sömürüler ve maskeli balo kıvamı birliktelikler. Yalnızlık çoğumuzun hissettiği bir duygu ve bunu anlamak içinde bir zaman dilimine gerek yok.


Yalnızlaşmanın nedeni bizleri bir araya getiren etkenlerle aynı olunca çok büyük bir döngünün içinde sıkışmışlık hissi veriyor bu his hem yıpratıcı hem de acı verici. Yalnız olmak değil ama yalnız görünmek bu çağın geçer akçelerinden birisi.


Yalnızlıktan bıkıp topluma karışmanın yollarını arayanlar bunun neler doğuracağını gözlemleyerek, yaşayarak tecrübe ettiler. Topluma karışmaya çalıştıkça debeleniyor ve bunu başarıyor gibi görünsek bile bir süre sonra karıştığımız toplumun insanları bizi anlamıyor daha çok yoruluyor, daha çok üzülüyoruz, sohbet bir süre sonra devam edemeyerek azalıyor ve yine olmadı yine başaramadım diyoruz.





Hülya Çakıcı

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.