Bazen çocuğunun ağzından çıkan lafları, sahip olduğu inanılmaz bakış açısını kendine doğru yonttuğun “vay be nasıl kıyak bi’ anayım ki yavrunun böyle bir bakış açısı edinmesinde bi’ şekilde aracı olmuşum” falan deyip kendini şımarttığın oluyor mu? Benim oluyor valla itiraf edeyim. Şımardığım kısma birazdan geleceğim de ondan önce şunu paylaşmak isterim: bu çocuk kısmı bir kere tüm algıları açık geliyor dünyaya, orası ispata gerek olmayan gerçek benim için. Belli bir yaşa kadar da ruh halini, bırak farkında olduğunu, farkında olmadığın ruh halini bile algılayıp hop kendi üzerine giyebiliyor bebeklik ve çocukluk döneminde. Sonra aynı anda olan 100 şeyin farkında olabiliyor. O algılar yaş ilerledikçe nasıl kapanıyor hayret! Herhalde el birliğiyle yaptığımız bir şey. Neyse konuyu dağılmayalım.





Bizimki 8 yaşında: hem Ipad de oyun oynayıp aynı anda babasıyla olan diyalogumda ilgisini çeken bir şey varsa yorum yapıp, soru sorup bir yandan da radyoda çalan ve biz konuşurken sözlerini hiç duymadığımız şarkıya eşlik edebiliyor. Enteresanlığın ilk aşaması bu kadar şeyi aynı anda fark edip, algılayıp, bir işlemden geçirip yorumunu ortaya koyabilmesi...


Çocuk kısmısının enteresanlığın bir üst aşaması (işte tam bu noktada kendimi şımarttığım oluyor) bin bir şeyin ortasında yaptığı yorumlar. Sonuçta yorumlar hayatı algılayış şeklini ortaya koyuyor çocuğun. E o algıda da pay büyük canım ana baba olarak. Hıım nerede kalmıştık? Araba da gidiyoruz yol çok uzun, tatil dönüşü, zaten 1 ay 7-24 baya bezmişiz birbirimizden, dayamışız telefon oyunlarını yavrunun önüne her bilinçli ama bezgin ana baba gibi. Koca kişisiyle sohbet ediyoruz, radyoda şuursuz bir şeyler çalıyor. “Sevmek yalan” deyip duran cıstak cıstak modunda bir şarkı. Deniz kafasını telefondan kaldırmadan “sevmek yalan diye bir şarkı olur mu ne saçma” diyor. Bir gülümseme geliyor yüzüme. Kurcalıyorum hemen “Niye saçma buldun ki” diyorum. “ Ee sevmek yalan olmaz ki, sevgi gerçekten olan bir şey, sevince seversin çünkü.” diyor.1 aylık yüz göz olmuşluğun gıcıklığı az biraz gidiyor üzerimden. Çok güzel diyor beaa! diyorum içimden şımarıyorum hemen.


Demek sevginin varlığını, yalan dolan değil gerçek olduğunu aktarabilmişiz yavruya deyip tebrik ediyoruz birbirimizi içimizden, yola devam. Zaman geçiyor, “imkansız imkansız” diye çığıran başka bir şarkı var ve biz yine sohbetteyiz. Aynı duruşta bir yandan telefonla oynayıp bir yandan soruyor: “İmkansız diye bir şey yoktur değil mi anne? Yani aslında vardır da çok azdır. Mesela yanardağın lavına atlayıp ölmemek gibi. Ama çoğu şey imkansız değildir dimi?”


“Sen cevabını verdin zaten diyorum” ve o noktada şımarıklığımız daha da artıyor ana baba olarak. Demek her şey mümkünü hissetmiş yavru bugüne kadar ki, şarkıda bile olsa imkansız imkansız şeklindeki dayatmalarda koyuyor itirazını ortaya.





Başka bir şeyi irdelemek için başladım aslında yazıya yine hiç düşünmediğim bir yere gitti. Neyse şu an şunu diyeceğim: Hani sen de benim gibi çok yükleniyorsun ya kendine “iyi bir anne miyim? Zaten işyerinde kafa gitmiş, bu kafayla akşam yeterince zaman ayırabiliyor muyum? Ay çok da bağırdım yine, korkuttuk sindirdik mi bu çocuğu? Bıdı bıdı bıdı bıdı kendini yiyorsun yaa! Geç gitsin onları, elinden geleni yap gerisini bırak, hepimiz de benzer sıkıntı. Çocuğunun söylediklerine odaklan, neler verebilirmişsin ona, nelerin varolduğunu, hangi duyarlılığı kavratmışsın? Dinle ki duyasın. Baktın vermek istediklerin yer etmiş içinde, şımar o zaman! Nasıl iyi bir anneyim deyip çığlık falan at, fark et kutla kendini. Çünkü safi bıdıbıdıyla geçmez hayat :)




Hadi kal sağlıcakla,





Evrim Bayramoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.