Gece gece geldi fikir. Uyku da tutmadı sonra. Geçen gün yan masada oturan bir çiftin söylediklerine takıldı aklım. Anladığım kadarıyla uzun süredir beraberler ve sancılı bir ayrılık sonrasında tekrar bir şekilde bir araya gelmişler. Şimdi karar vermeye çalışıyorlar, bu ‘ilişiklerinin’ geleceğine. Biri diyor ki “Yaşanan onca tatsızlığa ve üzüntüye rağmen hala bir aradayız. Seviyorum çünkü seni. Kalbimizin gözünden bakalım artık birbirimize, yazık etmeyelim bu zor bulunan kıymetliye…’Sonra diğeri cevaplıyor ‘Tamam bende seni seviyorum ama yine yapacak mısın o yaptıklarını bana?’ Sonra utanmadan bir de birkaç şart sunuyor falan filan.


Hop dur bakalım şimdi.

Bizatihi karar verdim işte o anda. Sevgi karnesi olmalı bence herkesin. Kafa kâğıdı gibi. Hani adın sanın yazıyor ya. Ya da ilkokulda verilen karneler gibi. O yıl hangi derste ne kadar başarılı olmuşsun, kaç puan almışsın. Notlarının ortalamasına göre bir de sana takdir-teşekkür belgeleri verirlerdi ya… İşte tam böyle bir şey olmasa bile, benzer bir şey kastettiğim. Bir anlatayım;


İlk önce, kalp ölçüm merkezleri kurulmalı ve herkesin kalbinin kapasitesi ölçülebilmeli oradaki cihazlarla. 100 üzerinden değerlendirilebilmeli insanın kalbinin büyüklüğünü ve sevebilme kapasitesi. Bu değer karnedeki ortalamayı etkileyen en önemli puan olmalı. Küçük kalplilerin sevgi yetisi düşük olduğundan ‘seni çok seviyorum’ dediğinde onun kendi kapasitesi dahilinde değerlendirilmeli, onun çokları…


Sonra, beyin dalgalarını okuyan cihazlar beyin ile kalbin arasındaki arkadaşlığın kuvvetini ölçebilmeli. Hayır, belki, adamın kalbi büyük ama beyin bu sinyalleri alamıyorsa, yapacak bir şeyimiz olmalı… Ya da tam tersi, kadının kalbi küçük ama beyinle kalp ahbap olmuşlar, kolluyorlar açıklarını, beyin torpil geçmez mi kalbe… Karşıdaki adam sanmaz mı seviyor beni bu kadın diye. Nihayetinde, kalpten alınan verilerin / bilgilerin gerçekliği önemli.


Yine aynı makine bence, üreme organının üreme isteği ile kalbin sevgi isteğini ölçebilmeli. Ne bileyim, kendi aralarında puanları falan olmalı, hangi taraf ağır basıyor görebilmeliyiz. Misal, sen şimdi kadına sevdiğini söylüyorsun bol keseden ama senin üreme puanı almış başını gitmiş, doğal olarak tuhaf bir iç gıcıklayıcı bir hisle dolanıyorsun ortalıkta. Hayallerin falan hep bel altı. Kadının puanlarının dengesi de seninle aynı ise sorun yok elbet, alan memnun veren memnunsa… Sorun şu ki, bu noktada bildiğin libidonun adına sevgi denmemeli. Hayır, yani karıştıranlara anlatılmalı neyin sevgi neyin üreme içgüdüsü olduğu. Sonra sevildiğini zannedenler karşısında safi seks kokan insanlara karşılaştıklarında hayal kırıklığı yaşamasınlar. Bir şey değil, bu kokuyu alanların da hayallerini yıkmasınlar.


Bir makine daha üretilmeli bence, bir kalpte aynı anda kaç kişinin barındırıldığını ölçen. Sayı arttıkça puan düşmeli. Kalbin odalarına 1 insanlık yere, 2 ya da daha fazla insan sıkıştırmaya çalışanlar belirlenmeli. Karne de açık açık yazılmalı. Bu zat, kalp odacıklarına… Kişi sığdırabilmektedir. Boşluk doldurulmalıdır. Ortalama puan hesaplanırken denklem bu sayı ile ters orantı içermelidir.


Bir makine daha olmalı… Kişinin yaşından ziyade birey olup olmadığını ölçebilen. Hani o gözle görülmeyen göbek bağının kopup kopmadığını gösteren. Anne-baba ile göbek bağını kesemeyenler, yine anne-baba ile göbek bağını kesemeyenlerle komün hayatı yaşayabilip, mutluluk hormonlarını bol bol salgılayabilsinler diye.


Bu puanların neticesinde, bir sevgi ortalaması olmalı insanın. Sevgi karnesinde çat diye yazan. Bu makinelere bağlanıp sevgi puanı ölçtürme işlemi öncelikle 15 yaşında yapılmalı, sonra 25, 30, 35… Yani 25 yaşından sonra her 5 yılda 1 yenilenmeli.


Devlet bir de Sevgi Bakanlığı kurmalı bence. Bakanlığa ait kurumlarda yapılmalı bu ölçümler. Devlet tek elinde tutmalı bu işi, özelleştirmemeli.


Belirli notun üzerinde ortalaması olanlara sevgi ehliyeti verilmeli ve sadece sevgi ehliyeti olanlara verilmeli ‘seni seviyorum’ deme yetkisi. Öyle kolay kolay söyleyememeli herkes sevdiğini. Misal, sevgi karnesinde ortalaması düşük olan birisine, seni beğeniyorum, sen iyi birisine benziyorsun gibi kelimeler emanet edilmeli. Bunlarla oyalanması istenmeli. Çünkü kalbinin yetisi ancak bu kelimeleri karşılayabilir. Ne o öyle, seni seviyorumlar falan… Yıllar önce Yasmin Levy’leri dinlerken kurduğum hayallerin başkahramanı senmişsin meğer demeler falan… Dön bir kalbine bak derler adama.


Ayrıca, ehliyeti olmayan kişilerin kullandıkları yasaklı kelimeler karşılığında, sözün söylendiği kişi sözü söyleyeni sevgi mahkemelerine vermeli. Başvurular ücretsiz olmalı, çalınan hayallerin bedeli olmalı, gerekirse kişinin sevgisinin ‘s’ini kullanması yasaklanmalı!


Öyle her kadına, her adama emanet edilmemeli en sihirli cümleler. İnsan sevgi puanına uygun kişiyi buldu mu, ne antidepresanlık olaylar yaşanır, ne de travmalar. Daha mutlu bir toplum olma şansımız yükselir belki. Vaktimizi harcamayız hem onla bunla. Neticede kolay yetişmiyor kalpte sevgi. Zorla elde ettiklerimizi, çar çur etmemeli orda burada. Günahtır israf!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.