Okumuyoruz. Sadece kitap değil, işimize yarayacak hiçbir şeyi okumuyoruz. Ülkemiz de her gün yeni bir kitap yayınlanıyor ama her gün yeni bir okur daha kazanmak yerine var olan okuyucuyu da yavaş yavaş kaybediyoruz. Git gide düşmekte olan okuma oranımız şu anda korkunç bir vaziyette. TÜİK verileri yaptığı açıklama da, Türk insanının kitap okumaya sadece bir dakika ayırdığını söylüyor. Koskoca bir yıl için de bir sürü zaman varken sadece bir dakikanın kitap okumaya ayrılması akıl alınacak gibi değil…


Geçtiğimiz yıllarda yayınlanmış bir rapora göre ise bir Türk on yılda bir kitap okuyormuş. ‘’On yılda bir kitap…’’ Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin 2016 yılı verilerine göre de Türkiye'de kişi başına 8,4 kitap düşüyormuş. TÜİK verilerine göreyse , kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde ilk üçte yer alması gerekirken 235. sırada yer almaktaymış…


İnsanlara neden okumadığı sorulduğunda verdikleri cevap sanki aralarında sözleşmişler gibi hep aynı oluyor ‘’ vaktimiz yok ‘’ Aslında vakitleri var fakat bunu telefonları ile öldürdükleri için farkında değiller. Telefonlar adeta vücudumuzun bir parçası haline gelmiş vaziyette. Sanki telefonumuz olmadan yaşayamayacakmışız gibi hissediyoruz.


Geçen gün sosyal medya da bir video gördüm ve ne kadar üzüldüğümü tarif edemem. Videoda spiker iki soru soruyor. İlk sorusu üç evlilik programı sunucusu ismi söyler misiniz oluyor ve mikrofonu kime doğrultursa doğrulsun cevap alıyor. İkinci soru olaraktan dünya klasiklerine üç örnek vermelerini söylüyor ve insanlarımız evlilik program sunucularını neredeyse kütüklerine kadar sayacakken, üç tane dünya klasiği söyleyemiyor. Ne yazık ki insanlarımız Dostoyevski’yi, Maksim Gorki’yi, Balzac’i Tolstoy’u ve Victor Hugo gibi ünü tüm dünyaya yayılmış yazarları tanımıyor. Kitapları hakkında hiçbir fikir dahi yürütemiyor.


Bugün halen Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabını, şarkıcı Madonna’nın hayatı sananlar, bırakın dünya klasiği yazarlarını ya da eserlerini, dünya klasiğinin ne olduğunu bile bilmeyip aklını gereksiz tüm bilgilerle doldurup taşıranları görünce insan ‘ ben bu insanlarla aynı ülkede nasıl yaşıyorum ‘ diye düşünmeden edemiyor. Bugün AVM’lere gitme oranı kütüphane ve kitap fuarlarının önüne geçmiş durumda ise cahil kesimin oluşmaması nasıl mümkün olabilir ki?


Kitap okumak insanı oturduğu yerden başka dünyalara yolculuk yaptıran en güzel, en konforlu ulaşım aracıdır. Kitap okumak insanın hayal gücünü geliştirdiği gibi aklını, fikirlerini, hayata karşı bakışını da değiştirip, geliştiriyor. Aynı zamanda kitap okumak , akıllı telefonların bizi aptallaştırmasını önleyecek en etkili ilaçtır…


Kitap okumak tüm bunların yanında başka hayatları da tanımak demekti. Bazen en yakın arkadaşınız yanınız da duran değil de okuduğunuz kitaptaki bir karakter olabiliyordu. Ya da bazen okuduğunuz bir kitabın karakterine de aşık olabilirdiniz. Her ne kadar gerçekleşmesi mümkün bir aşk olmasa da kitap karakterine duyulan aşk, yine de insanı her gün okumaya iten bir neden olabilirdi. Sırf onunla karşılaşmak , onun ne yaptığını merak ettiğiniz için bile alıp okurdunuz kitabı . Böylelikle kendinize okumayı da sevdirmiş olurdunuz… Bahaneniz olurdu kitap okumaya...


Sadece okumamız gerek şey kitap değildi elbet. Gazete, dergi, makaleler de okuyup ülkemiz de ve dünyada neler olup bittiğinden haberdar olmamız gerekiyordu. En azından bir tane köşe yazarı olması gerektiğini düşünüyorum bir insanın. İnsan köşe yazarını da öyle gelişi güzel değil, kendi fikirleri ile örtüşen bir köşe yazarını seçmesi gerekir ki her yazısı yayınlandığında okuyup , fikir edinebilsin... Fikri olmayan insan zaten ne kendisine faydalı olabilirdi ne de ülkesine.


Yeter ki okumaya niyeti olsun insanın. Elbet bulur okuyacak bir şeyler. Nede olsa yazarı okurundan çok olan ülkemiz de bir sürü yazarımız var. Tezer Özlü’müz var mesela. En çok Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabı güzeldir bana göre. Hemen hemen her yerde karşımıza çıkan yağmur damlalı resimlerin vazgeçilmez aforizması ‘ durma göğe bakalım ‘ şiirinin sahibi Turgut Uyar ‘ın daha ne aforizma olacak şiirleri var mesela bir bilseniz. Hele Nazım Hikmet’in Vera’ya yazdığı şiirleri bir okusanız , aşkın ne demek olduğunu görürsünüz.. Sadece eskiyi değil, yeniyi de okumalı insan. Mesela Ece Temelkuran ‘ın en az iki üç kitabı bulunmalı bir kütüphanede. Elif Şafak’ın da öyle. Sonra Ahmet Ümit, Sunay Akın, Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli ve daha nicesi. Hepsi okunası , alanlarında oldukça başarılı yazarlarımız.


Yani diyeceğim o ki; okumamız gerekiyor. Okuyarak ruhumuzu genişletip, geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü insan kendisini geliştirmedikçe, çevresini de geliştiremez .


Mert Kaya


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.