Ateş ve barut misali yan yana gelmemesi gereken iki sözcük... Çoğu insanın sadece klavye başından karşı olduğu ama yanında görse hiçbir şey yapmadan, sadece bakıp geçtiği ya da kendisinin de yapmış olduğu çirkin bir davranış… Peki, biz, bizler her şeyin en iyisini, en güzelini ve en gelişmişini isteyen bizler neden hâlâ çözüm bulamadık kanayan bu yaramıza? Tıpta, teknolojide ve hemen hemen her şey de her gün ilerleme gösteriyorken kadına olan davranışlarımızda neden her geçen gün geriye doğru gidiyoruz?


Her gün bildiğimiz ve bir o kadar da bilmediğimiz kadına şiddet gerçekleşmekte. Sadece ülkemiz de değil dünyanın her yerinde olmakta fakat ülkemiz de diğer ülkelere göre biraz daha fazla gerçekleşmekte. Bu şiddet dediğimiz olay sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da gerçekleşiyor. Kimisi eşi onu boşadığı için ölüyor sokağın ortasında, çocuklarının gözleri önünde, kimisi giydiği düzgün kıyafetleri ‘birilerince düzgün bulunmadığı için’ ya da İslam’a aykırı giyindiği gerekçesi gösterilip otobüste tekmelenebiliyor, yüzüne tokat yiyebiliyor...


Kimisi de dolmuşta tek kaldığı bir sıra da, emniyete yapılan o kadar şikayete rağmen herhangi bir önlem almadığı bir dolmuşta, önce şoförün tacizine uğrayıp ardından elleri kesiliyor, yakılıyor… Ya da öz abisi tarafından tecavüze uğruyor. O kadar çok ya da ya da denilecek olay gerçekleşiyor ki bu dediklerim sadece bir kaçı... Bir bu kadar hatta bundan da fazla, her biri hiçbir mantık kurallarına uyamayan gerekçelerle yapılan şiddetler var ki saymakla bitmez. Peki, bizler bunları görüp, duyup üç maymunu oynamaktan, benim başıma gelmez demekten ne zaman vazgeçeceğiz? Susmaya, duymamazlığa ve görmemezlikten gelmeye ne kadar daha devam edeceğiz. Vicdanımız nereye kadar dayanabilecek bu duruma?


İlkokuldan itibaren bir kadına karşı davranışlar adıyla ya da başka bir adla bir ders okutulmalı. O derste her bir kadının bir anne adayı olduğu, kadına şiddetin ne kadar kötü bir şey olduğu, ne olursa olsun hiçbir şey şiddetin ya da tacizin nedeni olamayacağı öğretilmeli. Atalarımız boşuna dememiş ağaç yaşken eğilir diye. O yaşlardan öğretilmeli şiddetin ne kadar kötü bir şey olduğu. Sadece erkek çocuklarına değil , kız çocuklarına da öğretilmeli onların ne kadar özel olduğunu ve hiçbir zaman, hiçbir erkeğin ondan üstün olmadığı, olamayacağı. Gerçi o yaşlar da bir çocuğun dünyasında şiddete pek rastlanılmaz ama yine de öğretmek gerek. Özellikle de kadına karşı şiddetin kötülüğü…


Denk gelmişsinizdir internette, birkaç erkek çoğuna bir kıza güzel şeyler söylenmesi söyleniyor ve onlar da söylüyor ve en son onlara o tokat atması söyleniyor ve hiçbiri tokat atmıyor o kıza… Çünkü biliyorlar kızlara vurulmayacağını. Çünkü biliyorlar kadına şiddetin ne kadar kötü bir şey olduğunu... O yaşlar da bir çocuk bile kadına şiddetin çok yanlış bir şey olduğunu düşünebilecek akla sahipken günümüz de bazılarının aklı maalesef o kadar ince düşünemiyor.


Hepimiz kadına şiddete karşı uyanmak için görünmez bir alarm kurduk fakat hep erteliyoruz. Erteledikçe farkında olmadan bir kadının daha hayatına, hayallerine mâl oluyoruz. Artık buna bir son vermeli ve kadına şiddete karşı uyanmak için kurduğumuz alarmlarımızı daha fazla ertelememeli ve uyanmalıyız. Daha güzel günlerde yaşamak, daha iyi koşullar da yetişip, gelişebilmek için kadına karşı şiddetin önüne geçmeliyiz. Bu hayatta yaratılan her insan özeldir şüphesiz ama kadınlar biraz daha özeldir. Çünkü kadının mutlu olduğu yere kötülük asla yaklaşmazdı.


Mert Kaya


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.