Dokunulmazlık basamağına ulaşanlar endişe ve kaygıdan uzak her konuda rahatlıkla düşüncelerini ifade ederler. Bireyi düşünme noktasına getirebilmek için soru sormanın ne denli değerli bir olgu olduğunu gösterebilmek gerekir.





Soru sormak yıkımın başlangıcı olacaktır. Emin olmadığımız, kanıtlayamadığımız şeylerin kesinliğinden bahsedemeyiz. Kesin olmayan şeyler sonuna kadar savunulmayı hak etmez dolayısıyla soru sorarak şüpheye düşürürüz.





Kişi tarafından savunulan düşünce ve kurama karşı getirilecek sorular genellikle ezber ve basmakalıp düşüncelerdir. Hiçbir düşüncenin fanatik duygularla savunulmaması gerektiğini anlatabilme başarısını gösterebilirsek insanlığın inandığı, savunduğu düşünce ve inançların bizlere aktarılan basmakalıp düşünce yapıları olduğunu mantıksal bir şekilde ortaya koyabilirsek karşımızdaki kişide düşünme ve şüphe duyma dürtüsü oluştururuz.





Bir şeyi iyi şekilde öğretebilmek için sadece bilgi aktarımı mı önemlidir yoksa o bilgileri kendi hayatında da uyguluyor olmak mı? Sadece bilgi aktarımı yeterli değildir. Bireylere eleştirel bakış açısı kazandırmak gerekir ama eleştirel bakış açısı kazanması için kişinin eleştirel olması gerekir. Bilmeyen, duyduklarıyla yetinen bireyler için bu gerçekleşemez.





Doğru bildiğimiz yanlış çok fazla var. Bunun kalıcı olması kişiden kişiye değişiyor. İnsanlar kültürle harmanlanan kişilik süzgecinden geçirerek bilgiyi alabiliyor, beğendiği fikirleri seçip beğenmediklerini dinlemiyorlar. Beynini az çalıştıranla çok çalıştıranın farkı da burada kendini gösteriyor. Bu durumda belki ikna kabiliyeti ile ilgilidir. Acaba düşündüklerimizin, bildiklerimizin ne kadarını paylaşıyor ve aktarabiliyoruz?



Hülya Çakıcı

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.