Yakın zamana kadar sanki her şeyin en iyisi ben bilirmişim gibi hissederek sürekli etrafımda olanı biteni eleştirmeye ve yaşanan olumsuzluklara odaklanır dururdum.


Yolda giderken her adımda medeni bir yaşama dair beklentilerimle dolu ama sürekli olumsuz bir bakış açısıyla söylenecek bir şeylerim vardı:


‘O bina öyle mi yıkılırmış, pazardan gelen teyzeyi korumak için hiç mi doğru düzgün önlem alınmazmış, şehircilik böyle mi olurmuş, yolun eğimini hangi mühendis hesaplamış, yolda şerit bir daralır bir genişler miymiş, hiç mi kontrol yokmuş, acaba o yol inşa edilirken işin başında bir mühendis görevli miymiş, kaldırım bu kadar yüksek mi olurmuş, yolda kazı yapılacaksa mahalle halkını uyarmak gerekmez miymiş, etrafında güvenlik önlemi böyle mi alınırmış, o hafriyat kamyonu ne biçim gidiyormuş etrafa pisliğini saçarak, daracık sokakta hangi saatte, ne kadar süreyle beton pompası kalacağını keşke bize bildirselermiş, kartlı bariyerden geçerken asansörün kapısının kapanmasını gözlerimin içine bakarak keyifle izleyen adam/kadınlar ne kadar da negatiflermiş, hele bir de günaydın dediğinde üstlerine bile alınmayacak kadar asosyallermiş…’


Hatta o kadar ileriye gittim ki her gün gözlemlediğim bu olumsuzluklardan fotoğraf albümü bile yaptım, telefonun hafızasını doldurmayı bile göze alarak.


Bir süredir anladım ki bu bakış açısı beni de olumsuzluk girdabına sürükleyip yutmak üzere ve bırakmam gerekiyor ön yargıyı, olumsuzluğu. İyiliğe yönelip onu çoğaltarak daha iyi hissedeceğimi biliyordum çünkü. Tıpkı metro ya da metrobüsün kalabalığında sizi gülümsetip sıkıntınızı hafifleten kedi videoları gibi… Denemeye değerdi.


Evet, hala yoldan geçerken su sıçratan, yaya geçidinde yol vermeyen arabanın ya da içindeki betonu adeta oraya buraya kusarak giden beton mikserinin fotoğrafını çekerek gerekli mercilere şikayet etmekten geri durmuyorum ama ısrarla asansörde selam vermeye, yaya geçidinde yayalara yol vermeye, arabada giderken yeşil ışık yanmasına rağmen ön taraf dolu olduğu için geçemeyeceğimi anladıysam kavşağı tıkamamak için durmaya, kızımı okuldan alırken arabayı kapının önüne değil de 100 metre ileriye park ederek hem öğrenci, hem servis hem de o yoldan geçmek zorunda olanlara hayatı dar etmemeye çalışıyor ve elimden geldiğince medeni olmaya çalışıyorum. Arada bir gülümseme ile karşılaştığımda zaten anlıyorum doğru yolda olduğumu.


Hem cemre de düştü, baharın enerjisiyle daha da kolaylaşacak sanki işim, ne dersiniz?



Funda Karagöz Yıldırım

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.