Hamileliğimin 37. haftasında, doğumu düşünmeye başlamıştım. İnsanlar, hayatımda hissedeceğim en kötü acı olacağını söylüyorlardı; bu yüzden hayatta kalıp kalamayacağımı merak etmeye başlamıştım. Doğumda ölür müydüm acaba?


Şu an insanlar bana doğumun nasıl olduğunu sorduklarında, onlara yapacakları en kolay şey olduğunu söylüyorum. Hayatınızda yapacağınız en zor şey, bir çocuk sahibi olmak ve ondan sonra gelen her şey.


Çocuk sahibi olmanın ilk günlerini, bunların en karanlık, en zor günler olacağını, hiç düşünmemiştim.


En zor değişimler

Hamileliğim boyunca gördüğüm ilgi ve nasıl hissettiğime dair sorular, doğumdan sonra unutulmaya başlandı. Bu ilgi, ziyaretime gelip evimi olduğundan kötü bir şekilde bırakan misafir furyasına kahve yapmaya dönüştü.


Hamileyken dışarı çıktığımda yabancı insanlar, oturacak yer sunar, nazikçe gülümserlerdi; doğumdan sonra, bebeğim ağladığında ölümcül bakışlara maruz kaldım. Hamileyken değerli bir kargo gibi muamele görürdüm; doğumdan sonra uzaktan akrabalarıma yemek pişirmem, bedenim hamileyken beni değerli yapan o şeyi doğurmuşken, temiz bir evde misafir ağırlamam beklendi.


Doğum, bedenimizin tabiatında olan bir şey olabilir; ancak benim vücudum, doğumun etkilerinden pek de hoşlanmış gibi görünmüyordu. Bebek içimden çıktıktan sonra, kadın gibi hissetmemeye başladım. Her şey canımı yakıyordu – sırtım, vajinam, her şey. Emzirme ise hemen her seferinde dişlerimi sıkmama, çığlık atmama sebep oldu. Her seferinde, göğsüme hançerler saplanıyordu sanki…


Olacağımı düşündüğüm organik anne neredeydi? İşin kolay yanları neredeydi? En zorunu atlatmıştım; doğum yapmıştım –hastanenin dikkatine değer hale gelmek için vajinam açılana kadar üç gün bekleyerek. Sonrasının kolay olması gerekmiyor muydu?


Evet, doğum kolaydı; en zor kısım, sonrasında gelen süreçti. Asla uyuyamamak. ASLA. Anladığınızı zannetmiyorum. Birinin bana, çocuklarının uyuduğunu söyleyen insanların yalancı olduklarından bahsettiğini hatırlıyorum. Keşke ben de yalancı olabilseydim, diye düşünürdüm.


Kendimi soyulmuş gibi hissediyordum. Lanetlenmiş gibi hissediyordum. Biri beni lanetlemiş gibi… Bir ilkyardım kursuna yazıldığımı hatırlıyorum; ama bebeğimi sürekli taşımaktan enerjim kalmamıştı ve iptal etmek zorunda kaldım. Kurs, yeniden programlamayı ya da paramı iade etmeyi kabul etmiyordu. Telefonda kadına ağladığımı hatırlıyorum; kaygılarım yüzünden bu kursa çok ihtiyacım olduğu ve yeniden ödeme yapmayı kaldıramayacağım konusunda. Umurunda bile olmamıştı.


Sinirlendim, üzüldüm. İçimdeki öfke, patlarcasına boşaldı; güçlüydü. Duvarları yıkmayı, sandalyeleri parçalamayı; yorgunluk ve hayal kırıklığı yüzünden kendimi kaybedercesine ağlamayı istedim.


Emzirme benim için neden o kadar zordu?


BENİM çocuğum neden uyumadı. En azından benim için?


Ben o kadar üzgün ve yalnızken, çevremdeki herkes neden o kadar mutluydu?


Hayatımın en güzel zamanları, nasıl hayatımın en zor günlerine dönüştü?


Adil değildi. Her gün, dört duvar arasına sıkışmış olmak, hayatımın en güzel zamanlarıymış gibi hissettirmiyordu.


Bunları aşalım

Ama o zamanlar ile şimdiki zaman arasında bir şeyler oldu; ikinci çocuk. Kafama takmamam gereken şeyler üzerinde daha az düşünmeye başladım. Evimin durumunu umursamıyordum artık. İnsanlara kahve yapmak da umurumda değildi – mutfak hemen oradaydı, herkesin eli kolu tutuyordu.


Bebeğimin, bebek arabasında feryat etmesini umursamıyordum artık. Aşalım bunları lütfen; bebekler ağlar. Ücret iadesini reddeden ilk yardım kursundakiler, blogumda ücretsiz reklama karşılık bir teklifle geldiler. Ben de onlara elbette, tüm müşterilerini hatırlamayacaklarını adım gibi bildiğim halde, zamanında durumumu anlatıp para iadesi istediğimde yapmadıklarından bahsettim, ve ayrıca cehennemin dibine kadar yolları olduğunu söyledim.


Her şeyin iyileştiğini, karanlık günlerin aydınlığa kavuştuğunu söyleyebilirim size. Öyle olmak zorunda – özellikle de yeniden çocuk yapmayı düşündüğünüzde. Kendimizi böyle bir işkencenin ortasına atmamızın bir sebebi olmalı. Hala bazı günlerim karanlık; ama onlarla baş edebilirim.


Artık cesaretim var.


Yazan: Laura Mazza



Kaynak: http://www.kidspot.com.au


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir hepsini yaşamış bir anne olarak yazınızı okuduğumda gözlerim doldu. yaşamamış hiç kimse anlayamaz ne hissettiğimizi ama tuhaftır ki o zamanlarda tek ihtiyacımız olan anlaşılmakdı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.