Haftanın neredeyse 4 günü dizi izleyen ben; artık itiraf etmek zorundayım!


Dizilerdeki evler çok güzel, hayal dünyamızı zenginleştiriyor; kadınları çok bakımlı, kıskanıyorum; lakin evlilikleri korku filmi gibi...


Aile içerisinde ensest ilişki görmek çok olası! Adam öldürmek çok normal, herkesin belindeki silah çok normal, ikinci kadın ve gayri meşru çocuğu olmayanı dövüyorlar, mafya babaları da tıpkı noel baba kadar sevimli gösteriliyor dizilerde...


Bu yazıyı yazmama sebep olan bir fıkradır. Geçen hafta katıldığım bir doğum gününde ilk kez tanıdığım bir kadın anlattı; yurtdışında türk dizileri ile ilgili anlatılırmış:

"Genç adam bir gün bir kıza aşık olur gelir, babasına söyler, babası "olmaz oğlum o senin kardeşin" der, genç adam çok üzülür ama kızdan ayrılır. Daha sonra yine başka bir kıza aşık olur, bu kez yine babasına söyler ve babası yine "olmaz oğlum, o da senin kardeşin" der. Baba oğul aralarında bu diyalog 7 – 8 kere sürer. En son artık bu durumu hazmedemeyen oğlan annesine gelir ve durumu anlatır, babasının onu aldattığını ve bir sürü kardeşi olduğunu söyler. Ve annesinin cevabı “hiçbir şey olmaz oğlum, sen hangisine aşıksan onu seç çünkü o da senin baban değil” der.


Ben izlediğim dizileri sıra sıra anlatayım dilerseniz, siz de aklınıza geleni yorumlara ekleyin!




Poyraz Karayel

Geçtiğimiz haftalarda kendisinin pis işleri yüzünden gencecik bir avukatın çatışma ortasında kalarak ölmesinin ardından çöken Bahri Baba'ya oturup ağladım. ("Çocuklar düşe kalka büyür, babalar düştü mü kalkamaz" sözü ile o benim için o an mafya babası değildi.) Sonra dizi bitti, gerçek dünyaya döndüm ve kendi kendime "n'apıyorum ben ya" dedim! Çünkü bu dizi de her ne kadar Bahri Baba Robin Hood gibi zenginden alıp fakire veren rolünde gibi dursa da, ortada yansıtılan ve hatta normalleştirilip yansıtılan bir şey var ki o da "mafya olmak suç değil" algısı!

Bu dizi diyor ki; baba her türlü iyi bir şeydir, mafya babası da olsa. Üstelik mafya babası olmak, adam vurmak, bunların hepsi iyi şeyler için yapılıyorsa suç değil.




Güneşin Kızları

Bir adam var, çocukluğunda babasından gördüğü eziyetler ve annesinin gözlerinin önünde intihar etmesi sonucu psikopata dönmüş bir adam. Üstelik annesinin ölümünden erkek kardeşini sorumlu tutuyor ve bu nedenle elindeki en kıymetli kadını aldığı için (sanki onun da annesi değilmiş gibi) kardeşinin de elinden tüm kıymetli kadınları almaya yemin etmiş... Ve üstelik bunu normal yollarla da yapmıyor, gayet psikopatça yöntemleri var.

Güneş (ilk ismi ile Türkan’a) kiralık bir tecavüzcü koca tutuyor, ve sonra tecavüzü de kendisi gerçekleştiriyor! Ve kadın bundan habersiz yıllar sonra ona aşık olup onunla evleniyor! Kendisine tecavüz ettiğini sandığı adamdan da (eski kocası) nefret ediyor! Oysa ben dizinin bu tecavüzü anlatma sahnesini izlerken Haluk karakterinin çok fenalaşmasını, sevdiği kadına yapılan tecavüzü duyamayacak kadar aşık olduğu için sanmıştım, meğer adam kendisi yaptığı için midesi iki katı bulanıyormuş!

Bu dizi de bilinçaltımıza şunu ekliyor; tecavüz etmek suç değil. Onun vicdanı yok, o nedenle o gayet güzel yaşamına devam ediyor. Ama tecavüze uğrayan kadın, utanç duygusuyla yaşayan ölü olmaya mahkum!




Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz

Başrolde hayran olduğum Deniz Çakır oynuyor. Konu yine tam olarak mafya gibi tanımlanmasa da silahlar patlıyor, olaylar, olaylar... Yaşam şekli bu olan adamlar ve bu adamlarla evli ya da sevgili olan kadınlar üzerine. Hızır karakterinin dünya güzeli bir karısı var ve bu kadından bir kız, bir de erkek çocuğu var. Ne hikmettir ki bir çocuk daha istiyor ve karısı yapmıyor diye o arada kendinden oldukça genç bir kadınla aşk yaşıyor ve kadın hamile kalıyor. Karısı öğreniyor, kızın evine gidiyor ve çocuğu aldırması için tomarla para teklif ediyor. Ama adama bir şey demiyor, boşamıyor, kızmıyor!

Yani dizide anlatılan; kocan böyle bir şey yaptığında paran varsa ver kurtul ve sus! Paran yoksa sadece sus!





Yeter

Bu dizinin ilk tanıtımı, sloganı zaten epey ilgimi çekmişti (Yeter: Esaret mi? Cesaret mi?) Ama dizide gerçekten akla zarar konular işleniyor. Zengin bir beyin cerrahı büyük bir aşk yaşayarak evleniyor. Kız masallardaki gibi mutlu ama adam daha sonra psikopata bağlıyor ve kadına sadece kendi söylediği şekilde yaşamasını emrediyor, saçını nasıl toplayacağından, kiminle görüşüp görüşmeyeceğine kadar. Kadın bu durumu tabii sonunda fark ediyor, bir oğlu var ve kurtulmak istiyor ama bir şey yapamıyor derken ikinci kez hamile kalıyor. Ve işte burada öyle bir şey yapıyor ki, inanın benim dimağım durdu izlerken. Pelin Karahan’ın canlandırdığı bu kadın karakteri, kocasından gizli başka bir hastanede doğum yapıyor ve ikinci bir çocuğu bu adamla büyütmemek için bebeğini ölü bir bebekle değiştirip ölü doğum yapmış gibi gösteriyor, kendi bebeğini çocuğu olmayan abisine teslim ediyor. Sonra yıllarca kızı halası olarak her gün gidip görüp seviyor.

Bu dizi de şunu anlatıyor; bir psikopatla evlenebilirsiniz ama ondan ayrılamazsınız, eğer kendinizi kurtaramıyorsanız çocuklarınızı başkasına vererek onların hayatını kurtarabilirsiniz!





Bu dizileri izlerken aşk sahneleri izliyorum, iyi vakit geçiriyorum diye düşünüyordum ama bu yazıyı yazarken anladım ki bilinçaltım sadece şu yukarıda yazdıklarımla doluyor. Bugün itibari ile bu dizileri kesinlikle izlememem gerektiğinden emin oldum! İnsanlarımızın neden böyle olduklarını, neden her gün gazetelerde birbirilerini öldüren insanları görüp artık üzülememizin sebebini anlıyorum. Bütün mesele bu bilinçaltımız! Dolduruluyoruz!


Yazı: Nuran Başyurt

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.