Sevimli bir örümcek misali kader ağ örmeyi sever. Bir gün yemek kitapları yazan, grafik tasarım yapan bir kadın Büyükada’da deniz manzaralı evinde mutlu mutlu yaşarken bir yazı okur. Kamboçya’da ayda 5 dolara çöp toplayarak geçinenlerin hikayesini. Ailesine bile haber vermeden, hayatında ilk kez yurtdışına bir aşevi açmak üzere yola çıkar, doğru düzgün İngilizce dahi bilmeden. Bir başka kadın, arkadaşının doğum gününde Kamboçya’da bir köye yemek ısmarlamasına dair paylaşımını görür, kalbi ısınır. Sözlerden çok duyguları algılayan evren boş durmaz onun da hayatına birkaç gün sonra hiç hesapta yokken Kamboçya girer.


***


Aynebilim Aşevi ve Ayn’la böyle tanışıyorum. Gelmeden önce yazışıyoruz. samimiyeti sözcüklerine yansıyor: “Çocuklara buradan alırsın hediyeleri, yük etme kendine ama bir kalıp peynire hayır demem.”

Phnom Penh’de ilk karşılaşmamızda kırk yıllık arkadaş gibi dalıyoruz sohbete. Sıkça eşyalarını, zaman zaman da yolunu kaybeden, iş bitirici biri; kendiyle dalga geçebilecek tevazuda, düşünü gerçekleştirmenin yorgunluğu ve coşkusuyla konuşuyor. İnsanları mutlu etmekten haz alan, pelerinini kaybetmiş bir süper kahraman işte. Eski bir sevgiliden uzak kalmak için gizlediği kimliği, bir sosyal paylaşım sitesinin girdiği isimleri bir türlü kabul etmemesi üzerine “aynebilim” oluvermiş. Şimdi “kısaca Ayn de daha samimi” diyor, öyle kaydediyorum telefonunu, asıl ismini sürekli unutuyorum başlarda. Zaten o da yaptıklarıyla anılmak istiyor, hatta anılmak da değil, sadece yapmak istiyor, yüreklere giden yolları yapmak





Sözleşip şehirden kırk dakika uzaklıktaki Aynebilim Aşevi’nin engebeli yoluna düşüyoruz bir sabah, inşaat malzemecilerinde durup kelebek parkına ve okulun önüne konulacak kaldırım taşlarına bakmayı ihmal etmeden.


Pol Pot rejimi sırasında binlerce insana mezar olan Ölüm Tarlasının hemen karşısındaki aşevi bu Açıkhava Müzesinden dolayı aslında turistik bir bölgede. Her gün yaklaşık 350 kişiye yemek verdikleri köyse tuvaleti dahi olmayan 50 civarı barakadan oluşuyor. Saat 10 gibi sefertasları boş gelip içinde muhakkak ya et ya da balığın olduğu iki tür yemekle dolu olarak çocuklar tarafından geri taşınıyor. Her ne kadar köyden istihdam sağladığı yardımcıları yemekleri pişirse de Ayn’ın her gün yoğun bir mesaisi var. Pis de koksalar, saçlarında bit de olsa o boncuk gözlü çocuklarla muhakkak sarılıp oynanacak, yemeklerin fotoğrafı çekilecek, markete alışveriş paraları ödenecek, çocuklarla dondurma almaya gidilecek ve inşaatın işleri takip edilip eksikler giderilecek, akşama eve dönünce sosyal medya paylaşımları yapılacak, maillere cevap yazılacak. Aşevinde çocukların her biriyle teker teker ilgilenip yorulmamış gibi, fahri barış elçiliği icapları yerine getirilecek, mesela gecenin bir yarısı arkadaşlara kek pişirilecek, gelen gezginlere ev sahipliği yapılacak. Bir yıl içinde Ayn Türkiye’den yolu Kamboçya’ya düşenlerin kesişim kümesi olmuş (yakında muhtar adayı olursa şaşmam). Kimi gezginler uzun kalıp aşevinin işlerine destek de oluyorlar.




Bu sıralar bir de hummalı bir inşaat çalışması var. İlk başta kendi cebinden aşevini döndürmeyi düşünürken, bir arkadaşının bir öğün ben yemek ısmarlayayım sen de sosyal medyada paylaş demesi üzerine süper kahramanlar çoğalmış. Gelen paralar aşevinin ihtiyacından fazla olmaya başlayınca da köye gelir kaynağı olacak Yaşam Tarlası fikri doğmuş. Yerel halkı hazır yemeye alıştırmadan bir şeyler yapmak, belki kadınlarla sabun yapıp satmak gibi fikirleri varmış zaten Ayn’ın ilk başlarda.


Ölüm Tarlasının gezenlerde yarattığı “umutsuzluğu yatıştırıp, umudu dürtecek” Yaşam Tarlasında kelebek parkı, sağlık kabini, okul, restoran ve atölyeler olacak. “Çocukların dolapları, içlerinde temiz kıyafetleri, diş fırçaları, sabunları olacak, banyonun inşaatı bitince her birini köpürte köpürte kendi ellerimle yıkayacağım” derken gözleri parlıyor. Kamboçya’da yoksulluktan gelen çocukların pek şansı yok, erkekse ya tuktuk şoförü ya kapkaççı olacak kızsa belki bedenini satacak eşitsiz yaşam mücadelesinde. “Okumalarını istiyorum, hepsinin meslek sahibi olduklarını görmek istiyorum. Ailelere çocukları okula göndermezlerse yemek vermeyeceğimi söyleyeceğim, zaten okul masraflarını da ben karşılayacağım,” diyor. Belki bir kısmı Yaşam Tarlası’nda çalışacak. Kendi kendini döndürmeye başladığında, Kamboçya’da ve hatta civar ülkelerde benzer aşevleri açmak Ayn’ın hedefi. Yani iyiliği, paylaşımı, ve umudu çoğaltmak.




Büyük dönüşümler bazen tek bir deniz yıldızını kurtarmakla başlıyor. “Ben doğurmadım ama doğursam bu kadar severdim” dediği çocuklarından birini turistlerin başında dilenirken görüyor Ayn birkaç gün önce. O kovalıyor, çocuk şakaya vuruyor, saklanıyor. Sonraki gün yine aynı durumda görünce kızıp “dondurma yok sana” diyor Ayn, alınıyor çocuk, çağırınca kaçıyor. Sonunda Ayn yakalayıp sarılınca, çocuktan dökülüyor yaşlar. Ayn da hem üzülüyor hem de demek beni seviyor diye içten içe seviniyor. O şimdi Aşevinde çalışmaya başladı bile, artık dilenmiyor. Dinlerken tüylerim diken diken oluyor, bir sonraki ziyaretimizde canla başla çalışırken görüyorum onu: Türkiye’den doğum günü pastası ısmarlayanların pastaları kesilirken mumları yerleştiriyor, tabakları küçüklere dağıtıyor, eşyaları taşıyor, on üç yaşındaki bedenin yapabileceklerini yapıyor yani.




Dil, din, ulus ayrımı yapmaksızın, araya hiçbir kurumu, devleti, aracıyı sokmadan sadece ortak insan paydasında pişen bu çorbada sizin de tuzunuz olsun isterseniz, aynsoupkitchen.com sitesinde bütçenize, gönlünüze uyan bir yardımı yapabilirsiniz. Yılbaşının tüketime yönelik hediye anlayışını bir sefertası ya da kaldırım taşı iyilikle kırmak da mümkün.


Şu anda Neden Kamboçya diye yeni kitabını (zaman bulabildikçe) yazan Ayn’ın bir de Karın Tokluğuna Aşk isminde yemek kitabı var. “Ben kalplerini doyuruyorum sanıyordum ama aslında karınlarını doyuruyormuşum” dediği sevgililerine yaptığı yemekler ve hikayelerini anlattığı “konulu” yemek kitabının geliri de yine aşevine geliyor. E-kitabı mobidik sitesinden satın alıp, Kamboçya’daki sıcak gülüşlü çocukların hem karınlarını hem de yüreklerini doyurabilirsiniz. O çocuklar da büyüyüp birilerinin karınlarını ve yüreklerini doyurur belki, kim bilir? Ağları kader örüyorsa, kelebek etkisi ile yayılacak iyilikleri de bizler örüyoruz.



Selen Göbelez Dumas

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.