Masal dinlemeden büyüyen, masal sevmeyen var mıdır bu hayatta? Annemin özellikle anneannemin anlattığı masallarla geçti çocukluğum, çoğunu harfiyen hatırlarım. En sevdiğim ve dinlerken ürktüğüm bir masalı hiç unutmam. Masal, “Kara Boncuğun Bayramı”ydı ve bir bayram günü kaybolan kız çocuğunu anlatırdı. Çocukluğunda 2-3 kez kaybolmuş biri olarak ya kendimi anımsıyordum o masalda, ya da o hikayeden çok etkilenip alıp başımı gidiyordum, cevabını hiç bilemiyorum, belki de tesadüftür. Tek bildiğim her gece bu masalı anlattırdığımdır.


Biz de kızımızı masallarla büyüttük tabii. Ama çocukken hiç fark etmemişim masalların bu denli ürkütücü, hatta bazılarının korkutucu olduğunu... Gerçi artık birçok yeni ve çok eğitici kitaplar var, biz bu yayınların sıkı takipçisiydik. Ama yine de en sık elimize gelen Dünya Klasikleri’ydi. En çok bu eserler hediye ediliyordu o zamanlarda.


Ne zaman kızımız 3 yaşına geldi, biz kızımızı tiyatroya, müzikale götürmeye başladık, durumun küçük çocuğa anlatılacak gibi olmadığını anladık. Masalları hem biz, hem evdeki ablamız, değiştirerek okuyorduk çoğunlukla. Mesela Kırmızı Başlıklı kızın anneannesini kurt yedi yerine Büyükanne kurttan kaçtı, Külkedisinin annesi öldü yerine bu şehirden ayrıldı söylemiyle okuyorduk. Kitaplara müdahale edebiliyorduk ama artık tiyatro, müzikal devri başlamıştı. Yaş kemale erdi, görsel zekanın da gelişme yaşı geldi. İki küçük arkadaşı tuttuk ellerinden doğru Sanat Merkezine.


İlk gittiğimiz müzikal Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’di. Harika bir sahne, büyük ve ferah bir salon, etkileyici müzikler ve kostümler, çok saygıdeğer tiyatrocular... Ama ilk açılış sahnesi Pamuk Prensesin annesinin ölümüyle dünyası yıkılan küçük kız çocuğunun üzüntüsüyle başlıyor... Ardından Pamuk Prenses’in zehirli elmayı ısırması ve bayılması hatta öldü sanılmasıyla devam ediyor... Birçok çocuk daha müzikalin ilk yarısını bitiremedi, oyundan çıkıldı. Salonun üçte biri boşaldı. Bizim kızın ilk sorusu haliyle anne sen ölecek misin, babam ne zaman ölecek, yoksa ben de ölecek miyim, sonunda da ben ölmek istemiyorum diyerek ağlamaya başlamasıyla son buldu. İki dirhem bir çekirdek giyinilmiş, biletleri bir hafta önceden alınmış tiyatro maceramız cevap veremeyeceğimiz sorularla korkunç bir Pazar etkinliğine büründü. Kültür sanat etkinliği yapalım derken, yani kaş yaparken göz çıkartmak gibi oldu açıkçası.


Dünya Klasikleri masallarının bazılarını yeniden tek tek okuduk ve onun kitap rafından alıp, kendi kütüphanemize kaldırdık. Biraz daha büyüyünce okumakta fayda olduğunu düşündük. Tekrar hatırlatmak isterim size.


Rapunzel, yaşlı cadı tarafından, ailesinden zorla alınan küçücükken alınan küçük bir kız çocuğunun hikayesi...

Kırmızı Başlıklı kız; malum yine ormanda kaybolan küçük kız çocuğu, Büyükannesinin koca kurt tarafından saldırıya uğraması...

Külkedisi, annesi ölmüş güzel küçük kız çocuğuna, kötü kalpli üvey anne ve kızlarının eziyeti...

Yine bir klasik Bambi... O da çok hazin başlamıyor mu...


Bu masalların hepsinin sonu ya büyük bir aşk ya da iyilikle bitse de çoğunluğu minicik yürekleri etkileyecek, gece rüyalarından kaldıracak derecede korkutacak hikayeler değil mi?


Doğum kadar ölüm de çok insani. Ama anlatması da bir o kadar zor değil mi? Üstelik babasının yeni eşinin evdeki kızına ettiği eziyetler modern dünyada yaşam stillerini göz önüne alırsak küçücük bedenleri ürkütmez mi?


En korkulu rüyası değil midir, küçücük çocukların ebeveynlerini kaybetmesi, ebeveynlerinden, aile büyüklerinden, sevdiklerinden ayrılması… Biz yetişkinler bir masalın içindeki masumiyeti anlayabiliriz, ancak hayal gücü geniş olan çocuklar, masalda olan şeyleri gerçek olarak algılayabilir, bunun üzerine ayrıca bir dünya kurabilirler.


Geçtiğimiz yıllarda İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre anneler, çocukları 5 yaşına gelinceye dek onlara bu klasik masalları okumadıklarını, okudukları takdirde çocuklarından kayıp ve korkularıyla ilgili kafaları karıştıran birçok gereksiz ve cevabı zor olan sorular geldiğini belirtiyor. Haksızlar mı, bence haklılar.


Masallar, hikaye kitapları nasıl okunmalı?


Çocuklar hayalleriyle yaşarlar. Hayallerinde yaşattıkları masal kahramanları, daha sevgi dolu karakterler olamaz mı? Sevmekten, korumaktan, kollamaktan önce korkuyu ve endişeyi sevmekten daha önce mi öğretiyoruz el kadar çocuklarımıza. Bizlerin savaş, bomba, terör, hatta kim vurduya gitme potansiyeli yaşayarak geçirdiğimiz yıllar boyunca bizlerle bizimle büyüyen korkularımızı gelecek nesillere aktarıyoruz kolaylıkla.


Bizim gerçek dünyamız Rapuzel, Külkedisi, Pamuk Prensesin yaşadıklarından daha güzel ve özel, daha neşeli ve eğlenceli değil mi?


Yaşanacak sevgi dolu bir Dünya bırakırsak geleceğimiz güzelleşmez mi…


Güzel bir hafta dileklerimle.



Gamze Berberci Çelik

İlişki Koçu-Kişisel Gelişim Danışmanı



Dil insanı yaratır!

Develer tellal iken, pireler berber iken...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir gamze şahane konu yakalamışsın, kolayca ve keyifle okudum
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.