Ağlayan bebeğe hiç dayanamam. Derinlerde hissederim onu, sanki tüm hücrelerim bebeği sakinleştirmemi emreder. Ancak kızımın hayatının ilk yıllarında çok ağlamasına yol açan kronik bir hastalığı vardı. Gerçekten çok ağlardı. İniltileri yürek parçalardı, ıstırabını azaltmak için yapabileceğim çok az şey olması korkunç bir şeydi. Günü kanguruyla emzirerek bitirirdik; fakat uyumakta o kadar zorlanırdı ki gecelerimiz geçmek bilmezdi.


Kucağımdayken yürüyebilsem, saatlerce uyanık kalabilirdi. Yemek masasının etrafında dört döner, dikkatim anlık da olsa dağılabilsin diye karanlık camdan dışarı bakar, araba geçsin diye beklerdim. Dakikalar yavaş çekimde geçerdi sanki. Kollarıma kramp girer, vücudum bitkinde de öte olurdu. Nihayet, sabahın erken saatlerinde sakinleşirdi, yastıklara yaslanır, göğsümde kızımla uyuyakalırdık.


Tüm bu hengâmenin içerisinde akıl sağlığımı koruyabilmek için oyunlara başvururdum, kendi içimdeki oyun bahçemde oynadığım oyunlar. Pek de akıllıca sayılmazlardı; yalnızca umutsuzca yorgun ve endişeli benliğimin çökmesini engellemek için başvurduğum son çarelerdi. Siz de dayanma gücünüzün son noktasındaysanız eğer, içinizdeki oyun bahçesine sığınabilirsiniz.


Bahse girmek

Saate bakmayı yasaklardım kendime. 10-15 dakika daha sabredebileceğimi söyler ve saati kontrol etmeden önce geçen zamanın ne kadar olabileceğini ölçmeye çalışırdım. Pes edip, saate bakıp, bahsi kaybettiğimde bir sonraki zaman periyodunu uzatır, bir 20 dakika daha saate bakmamaya çalışırdım. Vesaire vesaire.


Yeniden yapılandırma

Gecenin ilerleyen saatlerinde karanlık evimin içerisinde bir ileri bir geri yürürken kendime meydan okur ve bir şeyi yeniden detaylı bir şekilde yapılandırmaya çalışırdım. Bir kitabın olay örgüsü, eskilerden bir anı ve hatta arkadaşlarımla yediğim bir yemek. Kolay olmazdı; ama iyi bir zihin egzersiziydi. Ve eminim ki aynı zamanda da başka bir boyuta geçerek zihnimi dinlendirmemi sağlıyordu.


Absürt film senaryoları

Zihnimde senaryolar yazardım – ne kadar absürt o kadar iyi. Hikâyemin normal bir akışa doğru döndüğünü fark ettiğimde hemen konuşan bir zürafa, duşta zaman yolculuğu gibi mantıksız şeyler eklerdim. Yorgun bir zihin oldukça yaratıcı olabiliyor ya da belki de mantık, uyuyabilen insanlar içindir, kim bilir.


Gizli kamera

Artık sabredecek gücüm kalmadığında ve bebeğimi rahatlatacak hiçbir şey bulamadığımda, bebeğimi nazikçe bir kenara koyup kendimi camdan atacak noktaya gelirdim. Bu anlarda, beni sürekli izleyen, her an her yerde olan bir gizli kamera varmış gibi yapardım. Sabırlı bir anneyi oynamaya çalışmak, nasılsa biraz rahatlamamı sağlardı. Gerçekten yorgun olduğumda, çekilen filmin tanrının hayatımı görebilmesinin tek yolu olduğunu düşünürdüm.

Sürekli kızımın yanında olmak istemiyor değildim, tabi ki istiyordum. Ancak saatler boyunca hasta bir çocukla yürümeye dayanabilmenin bir sınırı var. Kendinizi camdan dışarı atacak noktaya gelene dek beklemeyin. İçinizdeki oyun bahçesinde vahşice oyunlar oynayın.


Laura Grace Weldon


Bu yazı mothering.com’da yayınlanmıştır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.