“Sevgili Gamze,

Yakın bir zamanda yaşamında büyük gelişmeler ve değişimler olacak, mutluluk var sonunda. Desteğini üzerinden esirgemediğin bir arkadaşının başarı haberi ile onurlanacaksın. Sen de başarılı bir iş dönemine gireceksin. Hayatındaki sıradanlık bitiyor, neşe saçacağın hareketli bir dönem başlıyor. Ama dikkatli olmazsan yeterince eğer, ummadığın bir şekilde çok değerli bir eşyanı kaybediyorsun, üzülebilirsin.

Tekrar görüşmek üzere.

Sanal Falcı”


Türk insanıyız biz. Bir sürü ritüelimiz vardır bizim. Mesela Bursa’ya gidiyorsak kebabı, iskenderi hatta yetmez kestane şekerini yemeden dönmez, hamama gidiyorsak kese sonrası gazozumuzu içmeden çıkmayız. Kadın, erkek, genç yaşlı hiç fark etmez Türk kahvesi içiyorsak da fal baktırmayı da borç biliriz. Ben fal bakmayı hiç bilmem ama fal baktırmayı oldum olası sevmişimdir. Yukarıdaki yorum yeni nesil telefonlarda onlarca mobil aplikasyon uygulamalardan biri tarafından yapıldı tarafıma. Hiç kimseyi bulamazsam da sanal falcı var hayatımda! Yaşasın sanal dünya...


Şöyle bir baksam falıma neler düşünmem gerekir acaba? Neşe, keyif, başarı, iyi haberler var gibi aslında. Peki ya satır arasında dikkatimi çeken, şimdiden kafamı kurcalayan “ummadığın bir eşyanı kaybedebilirsin” haberine ne demeli… İlk anda dikkatimi çeken bu cümle olduysa, şimdi en büyük derdim bir eşyamı kaybetmek mi olacak günümün odağında... Hemen kasaya mı koşmalıyım, eve kamera sistemimi kurmalıyım günün sonunda? Üstelik kaybedersem sorumlusu kim olacak? Karşımda sanal falcı, yani akıllıca tasarlanmış bir yazılım programı. Ne ben onu tanıyorum ne de o beni. Aslında fark ediyorum ki o an neyi duymak istiyorsam onu duyup, ona yorarım hayatımda... Yani insanın fikri neyse zikri odur dedikleri gibi aslında. Fal dediğin eğlence değil miydi biraz da?


Ama şimdi fark ediyorum ki bilinmeze yapılan her yoruma tüm dikkatimi vererek dinliyorum ve hatta içinden istediklerimi öncelikli olarak seçiyorum. Çünkü o kahve ritüelinde duymak istediklerimin, hayallerimin peşinden gidiyorum. Belki kendime itiraf edemediklerime başka başka yorumlar yükleyerek dinliyorum. Peki başka hangi zamanlarda bu kadar kendimi vererek dinliyorum insanları? Mesela dinliyor muyum tüm arkadaşlarımı, dostlarımı veya bana yol tarifi soran birini de bu kadar dikkatlice? Nedir bilinmeze duyduğumuz bu ilgi ve alaka içten içe? O anı sorgulamadan ve pişman olmadan yaşamaya, daha iyisi var mıydı bilmiyoruz ama o en “İYİ”nin peşinden koşmaya.


Ne olacak yarını bugünden biliyor olsak. Yarının heyecanı kalmayacak her şeyden önce. Mesela okulları bir gün önce kar yağacak diye tatil ettiklerinde mi, yoksa sabah okula gidemeyecek kadar kar görünce mi heyecanlanırdınız çocukken? Heyecanı kalmıyor, anı yaşayamıyor, siz de daha az keyif almıyor musunuz sizde bu durumdan…


İster kahve falı, isterse ikili ilişkiler. Hayatta genellikle duymak istediğinizi duyar, istediğiniz şekilde yorumlarsınız… Peki hiç karşı görüşü de dinlemeyi veya gerçekten duymak istemediğinizi bir an için anlamayı denediniz mi?


Gamze Berberci

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.