Çocuğunuzun sağlıklı bir savunma sisteminin olması için her şeyden önce temelinde sağlıklı bir vücuda sahip olması lazım. Bunun için dört şey şarttır:


1- Dengeli beslenme

2- Günde en az bir saat hareketli oyun

3- Yeterli uyku

4- Mutlu yaşam ortamı


Bu dörtlüyü yerine getirince, çocuğunuzun vücudunu koruyacak askerler için altyapısı sağlam bir üs yaratmış olacaksınız. Bir de her yapıyı tamamlayan ayrıntılar vardır. Şimdi bunları irdeleyelim:


Serbest oksijen radikalleri


Bu maddelere kısacası SOR diyeceğiz. Hayatta kalabilmemiz için oksijen şarttır. Ne ilginçtir ki, hayatta kalmamızı sağlayan bu madde kullanıldıktan sonra hücreler için zehirli olan SOR’a dönüşürler. Bu radikaller savunma sistemini de olumsuz etkiler. Beyaz kürelere zarar verirler ve sitokinleri yok ederler, başka bir deyimle, savunma sistemine ait askerleri zehirlemekle birlikte telsizlerini alarak birbirleriyle iletişim kurmalarını ve düşmana yani mikroplara karşı organize olmalarını engellerler.


Ancak ne isabetlidir ki bu SOR’ları temizleyen maddeler vardır ve bunlara antioksidan denir. Bir başka benzetme yapmak gerekirse, SOR’lar damsız girilmeyen bir gece kulübüne sızmaya çalışan erkekler gibidir! Kulüpte zaten eşiyle bulunan bayanlara ‘sarkarlar’ ve herkesin keyfini kaçırırlar. Antioksidanlar ise güvenlik görevlileridir ve SOR’ları gece kulübünden çıkararak oradaki sükunet ve dengeyi korumaya çalışırlar. Güvenlik görevlileri ve SOR’lar arasında mutlaka kavga çıkar ve güvenlik görevlileri bu esnada birkaç yumruk yer, SOR’lar hırslarını almış dolayısıyla sakinleşmiş şekilde gece kulübünden atılmış olurlar. Güvenlik görevlileri yani antioksidanlar yeterli sayıda değilse o zaman iş çığırından çıkar ve güzellik içinde eğlenmeye gidenler, evden çıktıklarına bin pişman olurlar.


İşlem görmüş rafine gıdalar, şeker, koruyucu maddeler ve renklendiriciler serbest oksijen radikallerini vücutta arttırıcı etkiye sahiptirler. Bu nedenle çocuklarımızı bunlardan uzak tutmalıyız. Vücutta bulunan antioksidanlar A, C, E vitaminleri ve selenyumdur. A vitamini, koyu yeşil ve sarı meyve ve sebzelerde bulunur. E vitamini, kuruyemiş, zeytin, yeşil sebzeler ve sebze yağında bulunur. Selenyum ise mantar, karides, dana ciğeri, somon ve ton balığında bulunur.


Bağışıklığını dengede tutmanız önemli


Unutmayalım, yaşam bir dengeden ibarettir. Savunma sistemi nasıl bazen zayıf olabiliyorsa, aşırı güçlü ve bunun uzantısında saldırgan da olabilir. Aşırı duyarlı ve saldırgan durumlarda egzema, saman nezlesi, astım, romatizma, kalp hastalıkları, şeker hastalığı ve multipl skleroz (MS) görülebilir. Bu durumda dengeyi korumak için Omega 3 ve 6 yağ asitleri devreye girer. Bunlar, savunma sisteminin saldırgan tavırlara girmesini engeller ve denge getirirler dolayısıyla biraz önce bahsettiğim hastalıkların çocuklarınızda görülme olasılığı azalmış olur.


Omega 6 yağ asitleri kullandığımız yağ kaynaklarının çoğunda bulunur, dolayısıyla özellikle bunu tüketmek için bir arayış içine girmenize gerek yok. Omega 3 yağ asitleri için keşke aynı şeyi söyleyebilsem. Omega 3 sayısında gördüğünüz gibi 3’e ayrılır; ALA, DHA, EPA.

Vücudumuz ALA’dan hem EPA, hem de DHA üretebilmektedir ancak çocuğunuzun hepsinden ayrı ayrı tüketmesi önerilir. ALA keten tohumu yağı ve cevizde bulunur. Çocuğunuzun günlük 800-1100 mg’lık ALA ihtiyacını karşılamak için yoğurduna yarım çay kaşığı (yaklaşık 1 ml.) keten tohumu yağı ekleyebilir veya 4-5 tam cevizi un gibi öğütüp tüm yiyeceklerine katabilirsiniz. Günlük 300-500 mg’lık EPA ve DHA ihtiyacını ise haftada iki kere balık yedirerek vermiş olursunuz (bu şekilde bolca A ve D vitamini de alacaktır). Bu şekilde savunma sisteminin dengesi korunmuş olacak.


Prebiyotik ve faydaları


1. Bağırsaklarımızda dostça yaşayan ve bize birçok fayda sağlayan mikroplar yani prebiyotiklerin sayıca artmasına yardımcı olur. (Evet, her mikrop kötü değildir, hatta bazıları hayatta kalmamıza yardımcı olur.)

2. Bütirat üretimine yardımcı olur ve bu da kötü mikropların üremesini engeller. Bütirat aynı zamanda bağırsak hücreleri için enerji kaynağı.

3. Kalsiyum ve magnezyum emilimini artırır. Bunlar da kan ve kemiklerde kullanılır.

4. Bağırsak iltihaplanmalarını azaltır.

5. Bebeğiniz ve çocuğunuzun kakasını yumuşatır.


Prebiyotiklerin sayıca artırdığı probiyotiklerin vücuttaki faydalarıysa şunlar:


1. Bağırsak duvarına kötü mikropların yer edinmesini engeller.

2. Savunma sistemini tetikler.

3. Safra asitlerinin emiliminde yardımcı olur.

4. Vitamin üretimi yapar.


Prebiyotikler doğada kolayca bulunur. Nerede mi? Anne sütü, buğday ve ürünleri, baklagiller, sebzeler ve meyvelerde. Prebiyotikler her yaş için önerilir ancak özellikle yaşamın ilk bir yılında çok önemli. Anne sütü alamayan ve mama kullanan bebeklerin prebiyotik kullanmaları faydalı olacaktır. Doğal yollarla bir şekilde prebiyotik alamayanlar, eczanelerde beta glukan bulabilirler.



Savunma sistemini güçlendiren (?) ürünler hakkında biraz açıklamada bulunalım.


Özellikle kış mevsimine yaklaştıkça bana en çok sorulan sorulardan biri şudur, ‘Doktor bey, sizce dıt-dıt-dıt adındaki savunma sistemini güçlendiren damla, şurup, toz kullanmalı mıyız?’ Peki, her zaman yaptığımız gibi bu ürünler hakkındaki elde tutulur verilere bakalım.


Ekinezya


Mor olan bir çiçek çeşididir echinacea. İnsan savunma sistemi üzerine etkileri ile ilgili yapılan çok sayıdaki bilimsel çalışmalar hakkında bir genelleme yapınca, erişkinlerde nezlenin ilk günlerinde alındığıında belirtilerin hafiflediğini gösteren bazı çalışmalar varken, bazılarında herhangi bir etki yaratmadığı gösterilmiştir. Nezleyi önlediğiyse gösterilmemiştir.


Çocuklarımıza gelince, 1 yaş altındakilere verilmesi savunma sistemini olumsuz etkileme ihtimalinden dolayı zaten önerilmez. 1-12 yaş arasındaki çocuklarımızdaysa yapılan 128 denekli bir çalışmada nezle belirtilerinde veya hastalık sürecinde hiçbir şey vermemeye kıyasla bir fark gözlenmemiştir. Aynı şekilde yapılan 524 çocuklu bilimsel bir çalışmada, yine belirti şiddetinde, hastalık sürecinde, ateş sürecinde hiçbir şey verilmeyen kontrol grubuna kıyasla bir fark gözlenmemiştir. Ancak bu çalışmada ekinezya alan çocukların %7,1’inde cilt döküntüsü gelişirken kullanılmayanlarda %2,7 oranında gözlenmiştir. Aynı zamanda ekinezya saman nezlesi veya alerjik riniti olan kişilerde alevlenmeye neden olabileceği de bilinir.


EMEA, European Medicines Agency (Avrupa İlaçlar Ajansı), Londra’dan yaptığı 8 Mayıs 2008 bildirgesine göre, 12 yaş altındaki çocukların, hamilelerin ve emziren annelerin ekinezya kullanmasını önermez. Sanırım bu aşamadan sonra ekinezyayı destekleyen grupların, çocuklarımızda kullanımını destekleyen bilimsel çalışmalar üretmesi gerekecek.



Mürver (Elderberry)


Bundan elde edilen sambucol adındaki madde erişkinlerde nezle veya gribi önlediği gösterilmemiştir. Ancak bazı çalışmalara göre erişkinlerde nezle veya grip belirtilerini 6 günden 2’ye azalttığı gösterilmiştir. Erişkinlerde etkisi savunma sistemini güçlendirmekle birlikte ağrı ve ateşi azaltmak üzerinedir. Ancak çocuklarımıza gelince 18 yaş altında kullanılması önerilmez. Çünkü çocuklarda etkilerini gösteren yeterli çalışmaların bulunmamasının yanı sıra çocuklarda zehirlenme vakaları gösterilmiştir. Hamile ve emzirenlere önerilmez.


Pelargonıum Sıdoıdes


Eczanelerden satın alınabilen bitkisel sıvı. 746 erişkin denekli bir çalışmada bronşit, sinüzit ve nezle belirtilerini hafifletebileceğine dair kesin olmayan veriler saptanmıştır. 819 çocuklu bir çalışmadaysa bronşit belirtilerini hafifletebileceğine dair yine kesin olmayan veriler saptanmıştır. Bu konunun uzmanlarının birleştiği bir konuysa solunum yolu hastalıklarında pelargonium sidoides hakkında yeterli bilginin olmadığı yönünde. Bazı gruplara göre 6-11 yaş arasındaki kullanım mümkün. 6 yaş altında, hamilelerde ve emziren annelerde kullanımıysa zaten önerilmiyor.


Beta Glukan


Bu prebiyotiğin faydalarından bahsetmiştim zaten. Anne sütü alamayan ve mama kullanan bebeklerin prebiyotik kullanmaları faydalı olacaktır. Doğal yollarla prebiyotik tüketmek kolaydır ancak bir şekilde prebiyotik alamayanlar, eczanelerde beta glukan bulabilirler.


Sonuç:


Siz anne ve babalar çocuklarınızın hastalanmalarını doğal olarak istemezsiniz ancak 2-8 yaş arasında sıkça hastalanmalarının normal olduğunu kabul etmek, bu soruna mantıklı bir çözüm getirmek için atacağınız ilk adım. Hastalık, sağlık kadar doğal bir şey. Ancak savunma sistemini güçlü tutarak hastalıklardan korunmak veya onları daha kolay atlatmak mümkün.


Bu konu üzerindeki derleme sonucunda şunu görüyorum: Çocuklarımızın savunma sistemlerini en üst düzeye çıkarmak için hayatlarına dengeli beslenme, hareket, düzenli uyku ve mutlu bir yaşam ortamı sağlamalıyız. Buna rağmen yine de hastalanabileceklerini normal kabul etmelisiniz. Günümüzün elde tutulur verilerine bakınca, çocukların savunma sistemini güçlendirdiğini iddia eden bitkisel bazı ilaçların henüz kendilerini ispat etmediklerini görüyoruz.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.