Neden?


Çocuklukta şişmanlık yaşamın ilk yılı, 5-6 yaş arası ve puberte yani ergenliğe geçiş döneminde artış gösterir. Amerika’da çocuklarda ve ergenlik dönemindeki gençlerde şişmanlık sıklığı yaklaşık %20 olduğu bildirilir. Amerika’da çocuklarda cinsiyete göre değişiklik göstermekle birlikte şişmanlık sıklığı kızlarda %14 iken erkeklerde %12.




Yetişkin şişmanlığın ilk adımı


Şişman çocukların diğer çocuklara göre daha fazla televizyon izlediği ve ailenin ilgisinin daha az olduğu bildirilmiştir. Yine ülkemizde, çocukluk çağında şişmanlık görülme oranlarının anneleri yüksek eğitim görmüş çocuklarda 1,4 kat daha fazla olduğu bildirilmiş.





Çocukluk çağı şişmanlığının giderek yaygınlaşması ve erişkin dönemde görülebilecek şişmanlığın bir öncülü olması, önemli bir sorun. Şişman çocukların 1/3’ü, 14-18 yaş arasındaki şişman, ergenlik dönemi gençlerin % 80-85’i erişkin yaşta şişman olur. Çalışmalar, şişmanlık tedavisine ne kadar erken başlanılırsa, bu çocukların erişkin dönemde şişman olma olasılığı da o kadar azaltılabileceğini gösteriyor.


Erken yaşlarda görülen şişmanlığın çocuk sağlığı üzerindeki etkileri fiziksel ve psikolojik olarak ikiye ayrılır. Çocukluk çağı şişmanlığıyla hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar, Tip 1 ve Tip 2 şeker hastalığı, dejeneratif artrit, tromboflebit, hepatik steatoz, glikoz intoleransı gibi birçok hastalık arasında sıkı bir ilişki olduğu, şişman kişilerde yaşam süresinin kısaldığı, ayrıca erişkin şişmanların büyük çoğunluğunda bu durumun başlangıcının çocukluk yaşlarına uzandığı iyi bilinir. Çocukluk çağı şişmanlığının psikolojik sağlığı üzerinde de etkileri bulunur. Şişman çocuklar ve ergenlerde; aile-çocuk ilişkisinde bozulma, fiziksel açıdan kendini olumsuz algılama, okul başarılarında azalma, kendini sevme sorunlarına, sinirlilik hali ve depresyona oldukça sık rastlanır. Bu nedenle çocukluk çağındaki şişmanlığın bu yaşlarda tanımlanması, erişkin dönemde şişmanlığa bağlı komplikasyonların önlenmesi açısından çok önemli.



Ülkemizde yapılan başka bir çalışmada 11-15 yaş arası çocuklarda, şişmanlık oranı kızlarda % 7,1, erkeklerde ise % 3,5 olarak bulunmuştur. İstanbul’da 7-9 yaş arasındaki çocukların %16,9’unun şişman, % 6,8’inin de aşırı şişman olduğu saptanmış.




Aile hareketli ise çocuk da aktif olur


Çocukluk şişmanlığıyla ilgili ilk ortam, aile ortamı. Ailenin şişman olma durumu, sosyoekonomik durumu, ailenin eğitim seviyesi ve aile tipi çocukluk çağında görülecek şişmanlıkla ilgili. Ailenin aktif olması çocuğun şişman olmasını engeller. Ayrıca fiziksel aktivite etkinliği yapmak yerine evde televizyon veya bilgisayar önünde geçen zaman ve o anda yüksek yağlı, yüksek kalorili (çikolata, şeker, cips, patates kızartması gibi…) yenen yiyecekler de bu konuda şişman olmayı etkiler.


Çocuklarda düzenli yeme alışkanlığı aileler tarafından üstlenildiği için burada aile önemli rol oynar. Avrupa Komisyonu verileri, çocukluk çağı şişmanlığının önlenmesi için yapılan girişimler arasında ''aile temelli'' ve "okul temelli" müdahalelerin yer almasının gerekliliğini bildirir. Aile temelli çalışmalarda ebeveynin ve aile çevresinin fiziksel aktivite ve yeme alışkanlığını etkilediği, bu açıdan ailenin bir rol model olduğunu göstermiştir.





Çocuklar ve ergenlerde şişmanlığın gelişmesinde birçok çevresel, psikolojik, genetik ve kültürel faktörün yanı sıra yaş, cinsiyet, davranışsal faktörler rol oynar. Son zamanlarda yapılan geniş epidemiyolojik çalışmalarda şişmanlığın temelinde pek çok gen bozukluğunun rol aldığı bilinir.





Bazı ailelerde şişmanlığın sık görülmesi ve ikizlerde yapılan çalışmalara göre genetik faktörler şişmanlık sıklığının artışında bir risk faktörüdür. Bu durumda kalıtımın etkisini aile içi ortam faktöründen, yani çevresel faktörlerden arındırmak güçtür. Bazen genetik faktörlerin etkisi vurgulanırken bazen de beslenme alışkanlıkları ve mental faktörler üzerinde durulmuştur. Günümüzde de şişmanlığa yatkın olan kişilerde çevresel faktörlerin etkisi ile birden bire şişmanlık hastalığının ortaya çıktığı kabul edilir.


Avrupa’da yapılan bir araştırmada 1-3 yaş grubunda olan 50 şişman çocuğun ve ailelerin beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesiyle ilgili yapılan çalışmada, çocukların aileyi model olarak görüp aynı beslenme davranışını uyguladıkları belirlenmiş.




Anne-baba şişmansa çocuk da şişman olabiliyor



Anne-babanın şişman olması çocukluklarının da şişman olması için en önemli risk faktörü. Çocuğun şişman olma şansı; anne-babanın her ikisi de şişman ise %80, sadece biri şişman ise %40, her ikisi de şişman değilse bile %14’tür. Ayrıca yapılan uzun süreli aile gözlemlerinde aynı ailedeki çocukların Beden Kitle İndeksi (BKİ), derialtı yağ dokusu dağılımı, bel kalça çevreleri oranının anne ve babanınkilerle birbirine benzer olduğu gösterilmiştir.





Yapılan önemli bir çalışmada 201 çocuk üzerinde yaptıkları araştırmada şişman çocuğu olan anne-babaların normal kilolu çocukların anne-babalarına oranla daha yüksek beden kitle indekslerine sahip olduklarını saptanmış. Farklı bir çalışmada 10 yaşından küçük çocuklar için çocuğun kendisi şişman olmasa da anne-babadan en az birinin kilolu olmasının çocuğun erişkinlikte şişman olma riskini artıran bir faktör olduğunu, 10 yaşından büyük çocukların ise kilolu veya şişman olmalarının, anne-baba şişmanlığından daha önemli bir etken olduğunu bildirmişlerdir.


Ülkemizde 0-12 yaş 1500 çocuk ve annesinde yapılan şişmanlık ve anne eğitimi arasındaki ilişkiyle ilgili çalışmada, çocukların % 25’indeki şişmanlığın anne sütünün kesilmesi ve ek besinlere erken başlanmasından kaynaklandığı belirlenmiş. Annelere verilen eğitimle de çocukların kilolarında % 3,1-15 arasında azalma sağlanmış.




Televizyon karşısında yemek yok!



Televizyon seyretme süresi boyunca çocukların ana öğünlerine ilaveten ara öğün yaptıkları da sıkça görülür. Özellikle 1-3 yaş grubu şişman çocuklarda televizyon seyretme süresinin oldukça fazla olduğu da belirtilmiştir. Bu sebeplerden dolayı anne-babaların çocuklarını yönlendirme konusunda önemli rollerinin olduğu ve anne-babalara beslenme, fiziksel aktivite ve çocukların boş zamanlarını değerlendirmeleriyle ilgili eğitimler verilmesinin gerektiği sonucuna varılmıştır.





Aile içi olumsuz ilişkiler çocuk üzerinde bazen az yeme, bazen de çok yeme şeklinde etkili olur. Ergen yaştaki gençlerde, vücut imajıyla ilgilenme ve vücut ağırlığından duyulan memnuniyetsizlik takıntı haline gelir. Şişmanlık, yeme bozuklukları ergeni mutsuz eder. Yeme olgusu, çocuk-ana-baba ilişkisinin duyarlı bir göstergesidir.





Çocuklardaki bu psikososyal gerilim ve bozukluklar, yeme alışkanlığında bir bozukluk olarak ortaya çıkar. Bu yüzden, şişmanlık tedavi planı oluştururken, psikolojik ve sosyal sorunların mutlaka göz önüne alınması, bu konuda aile, okul ve diğer disiplinlerle işbirliği içinde çalışılması, şişmanlık ile mücadelede başarının gereğidir. Ebeveynlerin profesyonel birilerinden yardım alıp uygulaması bebeklik döneminden itibaren beslenmeye bağlı şişmanlığın oluşumuna engel olur.





Çocukluk çağı şişmanlığının tedavisi, ergen veya yetişkinlikte olan şişmanlığın tedavilerine göre daha kolay ve yetişkin dönemde görülebilecek şişmanlığından korunmada da çok önemli.




Kültürel faktörler de beslenmede etkili



Çalışan anne sayısının artmasıyla oluşan kısıtlı zamana bağlı olarak çocukların ev dışında hazır yemek yeme oranının artması (fast food gibi) şişmanlığa neden olur. Ayrıca son yıllarda porsiyon ölçüsü ve kişi başına düşen şeker ve yağ miktarında artış olmuştur. Bu beslenme tarzları çocukların yeme davranışını da etkiler. Yaşları 12-18 yıl arasında olan ergenlik dönemindeki çocuklarda (adölesanlarda) yapılan bir çalışmada, evde tüketilen besinlerden gelen enerji yüzdesinde azalma, restoran ve fast-food satış yerlerindeki besinlerden gelen enerji yüzdesinde giderek artma olduğu gözlenmiştir.





Avrupa’da ulusal düzeyde yapılan besin tüketim araştırmalarına göre 1977-78 yıllarında adölesanlar, günlükenerji tüketimlerinin %74,1’ini evde beslenerek sağlarken, bu oran 1994-1996 yıllarında sırasıyla % 68,3’e ve % 60,5’e düşmüştür. Fast food ve restoran yerlerinde tüketilen besinlerin oranı da 1977-78 ve 1989-1991 yılları arasında % 6,5’den %16,7’ye yükselmiştir. Ailelerin yemek yemeyen çocuklara doymaları için atıştırma ve meşrubat tükettirmesi veya çocukların yüksek miktarda fast food, atıştırma ve şekerli içeceklerden tüketmesine izin verilmesi, çocuklarda enerji tüketiminin artmasına ve enerji dengesinin bozulmasına neden olur.





Fiziksel aktivite ve beslenme alışkanlıklarında kültürel faktörlerin önemli rolü olduğu kabul edilir. Kültürel yapının önemli bir öğesi olan aile yapısı ve alışkanlıkları da şişmanlığın gelişiminde önemli rol oynar. Avrupa’da yapılan bir çalışmada, günde 3 saat ve altında televizyon seyretme süresi, atıştırma alışkanlığının olmaması, ailede şişman bireyin olmaması, sağlıklı hazır yiyecek tüketimi ile fiziksel aktivite yapan ailelerin çocuklarında şişmanlığın görülmediği bulunmuş.



Dünyada durum:


Avrupa’da 7-11 yaş arası çocuklar incelenmiş. Rusya % 10 ile en düşük, İtalya ise % 36 ile en yüksek şişmanlık oranına sahip. Avrupa’da 12-17 yaş arası gençlerde şişmanlık sıklığı %8-25! Geniş bir oran. Türkiye’de ise araştırmalara göre şişmanlık görülme sıklığı %1,9-%30,7 arasında.




Fiziksel aktivitenin desteklenmesi ve planlanması



Aile çocuk için planlanan aktivite değişikliklerinin gerçekleştirilmesi ve desteklenmesini sağlamalı. Programın başarısında bütün aile üyelerinin bu durumu kabulünün özel bir önemi vardır. Ailece sağlıklı beslenmenin yanında çocukların sedanter aktivitelerinin sınırlanıp (televizyon izleme, bilgisiyar oynama gibi) fiziksel aktiviteye yönlendirilmesi konusunda aileler bilinçlendirilmeli. Genellikle kapsamlı bir egzersiz programından ziyade aktif yaşam tarzının benimsetilmesi yani televizyon, bilgisayar oyunları gibi pasif ev içi faaliyetlerinden kaçınılarak ev dışı aktivitelere yönlenilmesi önerilir. Amerikan Aile Hekimleri Birliği, fiziksel aktivitenin bisiklete binme, koşma, aktif takım oyunları gibi en az orta derecede ve her gün en az 30 dk. yapılmasını önermiştir. Bunun yanı sıra anaokulu, ilk ve orta öğretim okullarında hem ailelere hem de çocuklara sürekli ve düzenli sağlıklı beslenme-fiziksel aktivitenin önemi programlarının ve eğitimlerinin uygulamaya konması şişmanlığın sürekliliği açısından çok önemli.





Psikolojik danışmanlık:


Gerektiğinde aileyi de içine alan bu program çocuğu aile çevresi ile ilişkisinin düzeltilerek istenen davranış değişikliğinin sağlanmasında büyük rol oynar.





Uzun süreli takip:


Aile ve çocuk ağırlık denetiminin birkaç haftalık bir gayretle sonuçlanabilecek bir şey olmadığı konusunda bilinçlendirilmeli. Ağırlık kontrolü programının başarılı olabilmesi için aylar ve yılları kapsayan bir planlamaya ihtiyaç var. Çocuk hedeflenen kiloya ulaştıktan sonra ise aile ve çocuk, sağlıklı gelişim çerçevesi içinde aynı düzeyin korunması için yüreklendirilmeli ve izlem devam etmeli.





Uzm. Dyt. Selahattin Dönmez

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.