Şimdiye kadar çocuğunuz ya da kendiniz hasta olduğunuzda neler yaptığınızı bir düşünün. Muhtemelen doktora gittiniz, o da size ilaç yazdı ve muhtemelen o yazılan ilaçlar hastalığın kökenini bulmak yerine semptomlarını bastırma işine yarıyordu. Peki, bu şekilde vücudunuzun küçük hastalıklara karşı kendini savunma gücünün azaldığını, küçük hastalık ve büyük hastalık arasında ayırım yapabilme kapasitesinin ise neredeyse sıfırlandığını biliyor muydunuz?


Çocuk nörolojisi uzmanı Maya Shetreat-Klein’ın yazdığı “Dirt Cure” – “Toprak tedavisi” kitabıyla ilgili bu üçüncü yazım. Klein’in temel önermesi vücudu doğru gıdalarla besleyerek ve mümkün olduğunca az ilaç kullanarak kendi kendini iyileştirme kapasitesini arttırabileceğimiz yönünde. Zamanımızın en çok rastlanan sinir sistemsel ve bağışıklıkla ilgili neredeyse tüm hastalıklarında yediklerimizi ve yaşama bakışımızı değiştirerek bir iyileşme elde etmekten bahsediyor Klein.


İlaçlarla uyarıları susturmak



Bedenin hastalanması halinde semptomları bastıracak ilaçlar almanın bedenin sinyallerini görmezden gelmek ile eşdeğer olduğunu da söylüyor. İlaç almak yerine vücudumuzdaki bakterilerin ve diğer organ sistemlerinin içinde yaşadığı çevreyi onlara uygun olarak düzenlemenin hem mümkün hem de ilaca göre çok daha zararsız olduğunun altını çiziyor. Günü kurtarmak için ilaca bel bağlandığında bunun uzun vadeli etkilerini göreceğimizi, bu etkileri düzenlemek için tekrar ve daha çok miktarda ilaca ihtiyaç duyacağımızı bu şekilde de vücudun iyileşme mekanizmasının gittikçe daha da zayıflayacağını söylüyor. Her ateş, her boğaz ağrısı, her soğuk algınlığı çocuk vücuduna o hastalıklara karşı nasıl savaşacağını öğretir, bünye bu talimlerden geçmezse ileride de ne yapacağını bilemez diye ekliyor.




Antidepresanların intihar fikrine meyletme halini arttırdığını, Ritalin gibi hipreaktiviteye karşı tedavi edici olması beklenen bir ilacın bağımlılık yapmasının yanı sıra korkulara ve psikozlara yol açtığını, Klein zararsız gördüğümüz Parasetamol ve Ibufen içerikli ateş düşürücü ilaçlardaki etkileri de şöyle anlatıyor: Parasetamol bağışıklık sisteminin anahtarı olan Glutathion adlı bir maddeyi etkisiz hale getiriyor. Bu şekilde de astım, alerji, nörodermitis gibi hastalıklara yol açıyor. Parasetamolun karaciğer yetmezliğine yol açmasının da mümkün olduğu kitapta belirtiliyor. Parasetamol gibi Ibufen’de vücudun zararlı bakterilere karşı doğal bir reaksiyonu olan ateşi düşürerek vücudun zararlılarla kendi başına savaşabilme kabiliyetini engelliyor.


Bağışıklık sistemi dostu beslenme için



Hastalıklarla savaşabilmek için bağışıklık sisteminin doğru düzgün çalışmasında doğru ve sağlıklı beslenmenin rolü oldukça büyük. Bunun için Klein’ın kitabında ilk etapta nelerden uzak durulması gerektiği şöyle sıralanıyor:


  • Koruyucu maddeler, renklendiriciler, sentetik yağlar ve şeker ve türevlerinin katıldığı hazır yiyecekler
  • Antibiyotikler, tarım ilacı kalıntıları, GDO içeren konvansiyonel üretilmiş gıdalar…
  • Bol kalorisi olan fakat besin değeri ve yararlı bakteri içeriği olmayan paketli ürünler…
  • Kötü bir çevreden gelen tarım ürünleri (buna örnek olarak endüstri yakınlarındaki tarlaları vs. sayabiliriz.)
  • Tüm hastalıkların antibiyotik, parasetamol ya da kortizonla tedavi edilmeye çalışılması…

Bir vücut ne kadar çok besin değeri yüksek gıda alırsa o kadar iyi çalışır ve ne kadar kötü gıda tüketirse o kadar zorlanır diyor Klein… Bir sonraki yazıda gluten ve süt alerjilerinden; en sık rastlanan katkı maddeleri olan glutamat, şeker, glikoz şurubu ve aspartamın vücudumuza neler yaptığından bahsedeceğim…


Konu ile ilgili diğer haberlerimize de göz atın:


İyi toprak bitkiyi, iyi bağırsak beyni besler…


Mikroplarınıza iyi bakın!


Damla Çeliktaban


Damla Çeliktaban

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.