Bu hafta annelerin canını sıkan haberlerden biri ünlü çocuk maması markalarından birinin içinde GDO tespit edilmesi ve ürünün piyasadan toplatılmasıydı…


Genetiği değiştirilmiş gıdalar ismi ilk duyulduğundan beri tartışma konusu. GDO “Kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizma” olarak tanımlanıyor. GDO’nun insan ve çevre sağlığına uzun süreli etkileri de ayrı bir tartışma konusu… Bu can sıkıcı vesileyle GDO’lu ürünler konusuna mercek tutmak istedim…




Genetiği En Çok Değiştirilen Ürünler Hangileri

Mısır: ABD dünyadaki en büyük mısır üreticisi… 2000 yılında ABD Tarım Bakanlığı, ülkede yetiştirilen mısırın yüzde 25’inin genetik olarak değiştirildiğini tahmin ettiklerini söyledi. Mısır içeren ürünler ise salata sosları, margarin, un ve mısır şurubudur. NBŞ olarak da bilinen mısır şurubu bisküvilerden, reçellere baklavadan hazır çorbalara kadar birçok ürünün içinden gizli gizli sırıtıyor…


Soya: Soya genetiği en yoğun değiştirilen ürün. Soyanın genetiği ürünün böceklere ve mantara karşı direncini artırmak, ürünü vitamin, yağ ve protein içeriği bakımından zenginleştirmek için değiştiriliyor. GDO’lu soya; sucuk, salam, sosis, et suyu tabletler, fındık-fıstık ezmesi, çikolatalı ürünler, çeşitli unlu mamuller, süt tozu, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılıyor.


Kanola yağı: Kolza yağı olarak bilinen kanola yağı, en yoğun olarak kullanılan ürünlerden biri. En çok Batı Kanada’da yetiştirilen kanolanın yüzde 80’inin genetiği değiştirilmiş. Zararlı bitkileri yok etmek için kullanılan tarım ilaçlarına karşı direnci artırmak için kolzanın genetiği değiştiriliyor. Böylece daha kolay yabani ot kontrolü yapılıyor, daha az tarım ilacı kullanılıyor ve daha fazla ürün sağlanıyor. Bu yağı o çok sevdiğimiz paketli cipslerde bolca bulabilirsiniz...


GDO’lu Ürünlerın Zararları

Greenpeace sitesinde GDO’nun insan sağlığına ve çevreye zararları şu şekilde listelenmiş:




Sağlığa Zararları

  • GDO’lar öldürücü alerjilere neden olabilir.

  • GDO’lu yemler, hayvanlarda antibiyotik direncini artırır, antibiyotiklerin etkisini azaltır.

  • Çoğu GDO’nun içerdiği böcek öldüren toksinlere hamile kadınların kanında ve fetüsünde rastlandı.

  • İtalya’da yapılan bir bilimsel araştırmada marketlerden alınan her 4 sütten 1’inde GDO geni parçalarına rastlandı.

  • GDOların salgıladığı böcek zehirinin tamamının insan sindirim sisteminde parçalanmadığı ortaya çıktı.

  • GDO ekim tarlalarında kullanılan yabani ot ilaçları, memeliler için toksik etki ve insanlarda hormonal dengeyi bozma riski taşıyor.

Çevreye Zararları

  • GDO üretimi, süper dayanıklı böcek ve yabani bitki türleri yaratır. Bu türlerin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehdit oluşturur.

  • GDO’lar tozlaşma yoluyla doğal türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe zarar verir.

  • Zehir salgılayan GDO’lar, kelebekler gibi zararsız canlıların ölümüne neden olur.

  • Zehir salgılayan GDO’lar zehirlerini köklerinden toprağa geçirirler. Zaman içerisinde bu zehirlerin birikimi çevre için tehlike içerir.

GDO Gerçekleri

  • ABD’de FDA’nın ilk onay verdiği ürün, 1994 yılında genleri değiştirilmiş domates oldu. Bu domatesle ilgili birçok dava açılınca ilk GDO’lu ürün piyasadan çekildi. Amerika Ziraat Bakanlığı’nın verilerine göre, 2002 yılında üretilen GDO’lu domatesin besin değerleri 1963’teki doğal domatese göre hayli düşüktü. 2002 mahsulü GDO’lu domateste 1963 domatesine göre daha az protein, daha az A vitamini, daha az C vitamini ve daha az demir bulundu.

  • GDO’lu ürünler ülkemizde ilk olarak 1998 yılında gündeme geldi. Türkiye, o dönemde soya ve mısır ithalatını, bu ürünleri GDO’lu tohumla yetiştiren Kanada, Meksika ve Arjantin’den yapıyordu. n Dünyada GDO’lu ürün ekilen alan 1996 yılında 1.7 milyon hektar iken 2010 yılında 148 milyon hektara yükselmiş… Bu üretimde birinci sırada soya var, ikinci sırada mısır, üç ve dörtte ise pamuk ve kanola…(Sadece yediklerimizde değil, giysilerimizde de GDO var artık)

  • GDO’lu gıda üretimi birkaç şirketin tekeli altında. Geleneksel tarımda bitkilerin tohumlarıyla bir sonraki yıl yenide ürün alınabilirken GDO’lu tarım yapıldığında bu mümkün değil; üreticiler, firmalardan her sene tohum almak zorunda.

  • Avrupa Mahkemesi 2011’de aldığı bir kararla içeriğinde GDO’lu polene rastlanan balların satışını yasakladı.

  • Almanya 2009 yılında GDO’lu mısırı tamamen yasakladı.

Yazı: Damla Çeliktaban

      Facebook Yorumları

      YORUMLAR

      Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

      İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.