Pazartesi Sohbeti’nin konuğu İstanbul Psikoterapi Araştırmaları Derneği (İPAD) Başkanı Doç. Dr. Kenan Eren. Profesyonellere verdiği “cinsel eğitim’’ dersleriyle de tanınan bir isim. Yaklaşık 6 ay önce ailelerden gelen talep üzerine, dersleri ebeveynler ve çocuklarına da vermeye başladı. Bir de baktı ki, kendi deyimiyle “sıra uzadıkça uzuyor”. Piyasada müthiş bir talep, ama aynı zamanda ehliyeti olmayan uzman enflasyonu var. Eren, çocuklara anaokulundan itibaren yavaş yavaş cinsel eğitim dersinin verilmesi yanlısı. Ona göre bu eğitim sayesinde cinsel istismarın, tacizin, şiddetin önüne geçmek mümkün... Ve ekliyor: “Toplum olarak cinselliğimizi öğrendiğimizde hayatımız güzelleşecek!”


Cinsellik konusu profesyonel olarak hayatınıza ne zaman girdi?

2003 yılında Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) sayesinde... Bugün ülkemizde psikoterapi (bilişsel davranış terapisi) yapılabiliyorsa bunda Mehmet Sungur Hoca’nın büyük payı vardır. Cinsellik alanında da CETAD öncü bir dernek olmuştur. Özellikle de kendilerinden çok şey öğrendiğim Arşaluys Kayır, Nesrin Yetkin, Şahika Yüksel ve Doğan Şahin hocalarıma şükranlarımı sunmadan geçemem. Bu değerli hocaların rahle- i tedrisatından geçtiğim için kendimi şanslı addetmekteyim. Psikiyatri asistanlığına başladığım sırada bu dernekten haberdar oldum ve cinselliği anlamak tanımak istedim. İyi bir terapist olmadan önce kendi cinselliğini, o alanla ilgili varsa çatışmalarımı fark etmem gerekir... Cinsellik alanında terapist olmak için eğitime başlamıştım ve o eğitim sırasında kendi bedenim, kendi cinselliğimle ilgili de çok önemli farkındalıklar elde ettiğimi itiraf etmeliyim.


"Orgazm olmadan ölen kadınlar var!"


Neden tanımıyoruz?

“Cinsel eğitim Türkiye’de verilmiyor” deniyor ya, o bir paradoks. Aslında veriliyor. Susarak, beden diliyle, ‘tu kaka’ yapılarak, yasaklayarak veriliyor... Hani bir deyim vardır, “acıyı bal eylemek” diye. Bizim coğrafyada cinsellik konusunda yapılan balı acı eylemek, balı tuzlamak maalesef. Eğer cinsellik içindeki orgazm olmasaydı bu gezegende yaşam 120 yılda bitecekti... Endorfin var içinde. Bir kere tadını aldınız mı bırakamazsınız, yani cinsellikten vazgeçemezsiniz... Ama bugün bu ülkede orgazm olmadan ölen nice kadın var.

Ayıp kabul ediliyor...

Ayıp kelimesi az kaçar. Müthiş bir suçluluk duygusu pompalanıyor. Oysa ana rahminde başlar cinsellik. Erkek çocuğun sertleşmesi, kızın ıslanması gerçekleşir, artık bilimsel olarak da kanıtlanmış. Oysa eğitimlerimize gelenlerin bazıları ilk başlarda “cinsellik’’ sözünü duyunca kıpkırmızı olup kulaklarından alevler çıkıyordu...

Terapilere başladığınızdan bu yana, sadece profesyonellere vermiyorsunuz çünkü, ne öğrendiniz?

İnsan bedeninin nasıl ihmal edildiğini, nasıl yabancılaştığını, bedeni hasmı gibi gördüğünü öğrendim. Bir vaka anlatayım; kadın kocasından bahsederken, onun cinsel organından bir düşman gibi bahsediyordu, oysa kocasını çok seviyordu. Ne kadar garip bir paradoks aşılanıyor... “Çok iğrenç, ayıp ve yasak’’ olan bir şeyi, cinselliği, en sevdiğimizle yapmak zorunda bırakılıyoruz. Bununla nasıl baş edeceğiz?

Kadınlar mutsuz, peki ya erkekler?

Orada da müthiş bir yanlış var, sanki erkekler cinsel anlamda hep mutlular. Halkın denklemiyle cevap vereyim, “Beş dakikada Beşiktaş’’ ne için kullanılır? Fransa deyimi midir? “Tak fişi bitir işi.’’ Bizim ülkemizdeki yaygın anlayışımızın mottoları değil midir? Böyle bir ortamda sağlıklı bir cinsellikten ve mutluluktan bahsedebilir miyiz? Cinselliği cinsel birleşme şeklinde en kısa sürede tamamlamak ne yazık ki bir meziyet olarak içselleştiriliyor. Oysa cinsellik bir birleşme değildir ki sadece, çok boyutludur. Dünya Sağlık Örgütü “cinsellik’’ tanımlamasında fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyolojik bileşenlerinin varlığından söz ediyor... Biz ise “Cinsel organların bir araya gelmesi’’ olarak tanımlıyoruz.


Cinsellik eşittir cinsel birleşme yani sadece...

Evet, böyle bakılıyor maalesef. Eğitimler bu bakış açısıyla tu kaka ediliyor. Sanki ben terapilerde nasıl seks yapılır, kamasutra teknikleri öğretiyorum, olur mu öyle şey? Ailelere, “Sıkmadan sıkılmadan, değerleriniz altüst olmadan cinselliği çocuklarınıza anlatabilirsiniz’’ diye başlıyorum örneğin, bir bakıyorum ki asıl o ailelere anlatmak lazım. Erojen bölgeleri bilmiyorsanız, o haritadan haberiniz yoksa, nasıl dokunacağınızı bilmiyorsanız, tatmin edici bir “seks’’ten söz edemezsiniz. Cinsel birleşme işin çok küçük bir bölümüdür... Biz eğer cinsellik kavramını “leğen kemiğinden kafatasının içine’’ alabilirsek bu toplum huzur bulacak, doyum sağlayan ilişkiler yasayacaktır. Bütün çabam budur!


Muhafazarkâr toplumda bu iş daha zor değil mi?

Değil. Çünkü inanır mısınız muhafazakâr kesimde müthiş kıpırdanmalar var, farkındalık var, talepler var. Ben bizzat o kesimden geliyorum. İnsanlar artık konuşabilir oldu, bu çok önemli diye düşünüyorum. Cinsellik kimliktir, kişiliktir, dostluk kurmaktır. Siz bana soruyorsunuz şimdi, “Niye ailelere cinsel eğitim vermek istiyorsunuz?’’ diye... Tabii ki kendilerini tanısınlar, kimliklerini bulsunlar, mahremiyeti, partnere saygıyı öğrensinler diye upuzun bir liste sayabilirim. Ama öte yandan istismara karşı durabilmek için de çok ama çok önemlidir. Özellikle çocuklarda...


Anne - babalar cinsel eğitime mesafeli...

Korkuyorlar ama çalışmalar ortada... Cinsel eğitim verilen ailelerin çocukları ile verilmeyenler arasında karşılaştırmalar bunlar. “Cinsel davranışları erkenden deneme’’ye eğitim verilmemiş ailelerin çocuklarında daha sık rastlanıyor. Bu kadar net! Siz bir şeyi tanırsanız, kendinizi daha iyi korursunuz. Bu makine nasıl çalışıyor? Öğrenin.

“Ben bir şey bilmiyorum” diyen çok...

Bilmesinler, önemli değil ama çocuklarına rahatça konuşma imkânı versinler, utanmasınlar. O zaman o çocuğun yetişkin hayatında daha sağlıklı bir hayatı olur. Televizyonda bir öpüşme sahnesi mi var? Kapatma sakın, fırsat gelmiş işte, üzerine sohbet et örneğin, gibi... Cinsellik 3 yaşından itibaren konuşulabilir. Çocuklara bütün organlarının neye yaradığı anlatılıyor ama cinsel organları hakkında bir suskunluk... “Neye yarıyor peki bu?’’ diye düşünüyor çocuk. “Kulağım nasıl işitiyor?”u öğrenme merakı ne kadar legalse, cinsel organının neye yaradığını öğrenmek de o kadar legaldir!






"Aman doktor sen oflusun, adın Haydar Dümen'e çıkacak dediler"

Siz de muhafazakâr bir çevreden geliyorsunuz?

Muhafazakâr sözü bile az kalır. Trabzon-Ofluyum ben. Nasıl bir çevreden geldiğimi anlatmak için tek bir örnek anlatacağım size. İlkokuldayım, 43 yıl önce. Hocam beni kız arkadaşımın yanına oturtuyor. Ben bir ders boyunca bacaklarım dışarıda oturdum ve ağlayarak oradan kalkmak istedim. Çok kötü bir şey yaptığıma inanıyordum çünkü. Neredeyse fenalık geçiriyordum. Cinsel eğitim verilmiyor öyle mi? Bakın bana ne de güzel verilmiş.


Şimdi geldiğiniz noktada profesyonellere ve ailelere cinsel eğitim veriyorsunuz. Mahalle baskısı yok mu?

Olmaz mı? Çok yakın arkadaşlarım “Ya doktor adın Haydar Dümen’e çıkacak!’’ diye uyarıyorlar beni. Kaygılanıyorlar. Beğenin beğenmeyin, onaylamadığım çok yorum var ama cinselliğin konuşulmasında -bazı uygulamaların bilimsel olmadığını düşünsem de- çok önemli etkisi olmuştur... 13 yıldan beri terapi yapıyorum, daha yeni “cinsel terapist’’ unvanımı koydum internet siteme. Doğru olduğuna inanarak yaptığınız bir işi duyurmak için bile düşünüyorsunuz. Devlet hastanelerinde çalıştığım ilk yıllarda hastaya cinsel hayatı üzerine sorular sorarken, masanın altından hemşiremden çok tekme yediğimi bilirim, yaşça benden büyük, tecrübeli hemşire arkadaşlarım. Eğitimlerde işte bunları anlatıyorum “neden cinsel eğitim elzem?” onu göstermek için. Doktor da korkuyor soramıyor, “sapık” damgası yiyecek diye... Örneğin hekimlerin fakültelerde cinsel eğitim aldığını düşünüyor musunuz?

Almıyorlar mı?

Hayır. Cinselliği üreme kaynaklı öğreniyorlar. Yani başka işe yaramaz. Doğru, o işe yarar ama artı zevk ve haz verir. Oysa cinsellik şu dünyanın var olma nedenidir!

Cinsellik hayatımızda ne kadar etkili?

Cinselliği hayattan alırsanız baklavanın şerbetini aldınız demektir. Şerbet de tek başına olmaz. Ama STK’lar, medya, doktorlar, din adamları, hep birlikte seferber olunması lazım diye düşünüyorum. Birbirimizi sevmekten, okşamaktan korkmamamız lazım. Çiftler geliyor, nasıl dokunacağını bile bilmiyor. Daha doğrusu dokunmaması gerektiğini biliyor... Böyle bir mutsuzluk “aile” kavramının sonunu getirir uzun vadede.


Niye dokunmuyor?

“Seviştikçe kirlenirsin’’ mesajı kafalarda çünkü. Hep kapalı kutu. Anadolu’da ne makbuldür? Erkekleşen kadın. 4’üncü sınıfa gelince, ergen olunca kızlar hâlâ maalesef okuldan alınıyor. Neden? Aman başına bir iş gelmesin diye. Geçenlerde bir kadın hastam şöyle anlattı. “Tek başıma bakkala bile gönderilmeyen ben, 17 yaşımda kocaya gittim.” Cinsel eğitim şart. Çocukların yaşlarına uygun anaokulundan itibaren cinsel eğitim görmeleri şart. Maketler üzerinden, küçük videolarla. Hem istismara karşı, hem tacize karşı, hem şiddete karşı inanılmaz etkili olacağına inanıyorum.

Cinsellikle ilgili doğru bilinen yanlışlar:


Çocuklarla cinsellik hakkında konuşmak, onların cinsel eyleme olan dikkatini artırır ve erken deneyim yaşamalarını kolaylaştırır.

Yanlış! Çocuğunuzla cinsellik konuşmak onun erken ve bilinçsiz bir deneyim yaşamasını engeller


Çocuklara cinsel bilgilendirme yapmak, onların yaşayacağı bütün cinsel eylemleri onaylamak anlamına gelir.

Yanlış! Cinsel bilgilendirme bu demek değildir!


Çocuklar aileleriyle cinsellik hakkında konuşmak istemezler.

Yanlış! Çoğunlukla isterler ama çoğu zaman ailelerinin tepkilerinden korkarlar.


Cinsellik hakkında soru soran gençler genellikle cinsel deneyim yaşamışlardır.

Yanlış! Pek çok genç sadece merak ettiği için cinsellik hakkında konuşmak isteyebilir.




Röportaj: Balçiçek İlter

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.