Dünya üzerinde hiçbir neslin anne-babalık deneyimi, bizim kadar “zihin odaklı” yaşanmamıştır. Kendi çocuğuyla ne yapacağını bilmeyen tek canlı türüyüz. Bu garip bir durum. Hayatın birçok garipliğiyle eşzamanlı gidiyor. Endüstri devriminin, internet ve sosyal medya devriminin değişimine düşündüğümüz kadar hızlı ayak uyduramayan mağara adamı genlerimizle mücadele edip duruyoruz sanki. Bana öyle geliyor.

Örneği olmamış bir nesiliz

Çocuklarımızı doğurmak yerine ameliyatla aldırdığımız, meme yerine mama verdiğimiz, toprakta yaşamak yerine çok katlı, göğe doğru yükselen apartman dairelerinde yaşadığımız, anne babalarımızın bize ebeveynlik ediş tarzlarıyla ilgili çok fazla eleştirimiz olduğu için kafamız karışıyor. Biz birkaç nesil içinde baba merkezli hayattan çocuk merkezli hayata geçen, ev kadını-tarla kadını anneden plaza kadını anneye geçen, yaşamak için çalışmak yerine tüketmek için yaşayan ve bunun için çalışmak zorunda kalan şimdiye kadar örneği olmamış bir nesiliz. Diyorum ya; kafamız karışık. İşte bu yüzden bazı şeyleri yeniden öğrenmemiz gerekiyor. İletişimi mesela.


Anne olmayı zorlaştıran bazı etkenler var. Kendi çocukluk deneyimlerimiz bunlardan biri. İnsan çocuğu olana kadar kendi çocukluğuyla başının ne kadar dertte olduğunu pek de fark edemiyor. Anne-babadan görülen ebeveynlik ediş tarzlarının kendi anneliğinde, birbirleriyle olan ilişkilerininse eş ilişkisinde ne kadar belirleyici olduğunu ancak bir çocuğun olunca anlıyorsun.





Psikolojideki sevilen tabirle çocuk bir tetikleyici! Yarana basılan tuz, savunma sistemlerinin çöküşü. Bunların hepsi bir küçücük fıçıcıkta hayat buluyor. Varlığı, eski yaşantıları ve bu yaşantılardan oluşan yaraları, edinimleri tetikliyor. Hayata dair bildiğin her şeyi bir insana adım adım, günbegün öğretirken kendini, öğrendiklerini, tanımlarını sorguluyorsun ve sorguladıkça kafan karışıyor. Sonra bu kafa karışıklığını toparlamak için yöntemlere, kitaplara, rehberlere başvuruyoruz. Asıl aktive etmek istediğimiz kaynak iç sesimiz olsa da bu iç sese bazen dışsal rehberler vasıtasıyla varabiliyoruz.


Ebeveynin asıl görevi

Birkaç gündür Avusturyalı moderatör, koç, film yapımcısı, aşçı ve 5 çocuk babası Andreas Keckeis rehberliğinde ABS Elternwerkstatt’ın Ebeveyn Koçluğu eğitimindeyim… Andreas’ın eğitimi birçok noktaya ışık tutuyor:


  • Çocukları aslında ne kadar çok ve farkında olmadan çaresizliğe, hissizliğe, kendi ayakları üzerinde duramamaya doğru ittiğimizi…

  • Kimi zaman duygularını küçümseyerek, kimi zaman aşırı tavsiyelerle bunaltarak, kimi zaman öğretici olmaya çalışıp samimiyetten uzaklaşarak insan insana ve can cana iletişimin önüne ne kadar çok ket koyduğumuzu…

  • Sadece ebeveyn çocuk ilişkisinde değil elbette; insanlar arası her türlü iletişimde yargısız ve aktif bir dinleme halinde olmanın nasıl da zor bulunur ve kıymetli bir şey olduğunu…

  • Ancak can kulağıyla dinlenen bir çocuğun kendini ve dünyayı anlamlandırabileceğini; ebeveynin en önemli rolünün de bu anlamlandırmaya yardımcı olmaktan geçtiğini…

  • Çocuğun karşılaştığı engeller, zorluklar, yaşantılar ne olursa olsun ebeveynin ona kendi çözümünü bulmakta yardımcı olabileceği; hazır sunulmuş çözümlerin ne kadar kullanışlı olsalar da bir işe yaramadıklarını anladım… Keşifler sürüyor, beklemede kalın.

Yazı: Damla Çeliktaban

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Oglumun ismini degistirmek istyrm ne yapmalym. 5 aylik oglum
    CEVAPLA
  • Misafir Isim de harf yanlisligini nasıl cozeriz
    CEVAPLA
  • Misafir çocugumun ikinci ismini degiştirmek istiyorum ne yapmalıyım
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.